Ömrüm uzun eyle ey Bârî Hüdâ,
Hamd-ü senâ, şükür etmek isterim.
Çalışıp kazanıp nefis taamlar,
Dişlerim var iken yemek isterim.
Açıldı dehanım, söyler zebanlar,
Sana muhtaç bunca şahlar, gedalar.
Al, yeşil hırkalar, türlü libaslar,
Böylece münasip giymek isterim.
Bir küheylan at ver, istemem eşek,
Üstü kaplan postu, tek olsun öşek.
Kuş tüyünden yastık, yumuşak döşek,
Keçeler içinde yatmak isterim.
Kalk gönül gezelim helv’alayına,
O helvalar da dişe kolayına.
Her akşam da pirinç pilavına,
Kahvaltıda ballı kaymak isterim.
Bamyayı severim, dolma hoş olur,
Ballı börek pişer, içi boş olur,
Hele zerdali yanında hoş olur,
Yedikçe karnıma koymak isterim.
İçli köfte gerek yola gidene,
Bumbar doldurması benzer harane.
Baklavayla börek şifa bedene,
Yedikçe ellerim yumak isterim.
Sütlü ile tek helise olaydı,
Tavuk kızartması sahna dolaydı.
O tel helvası da dişe kolaydı,
Aranmaz, üşenmez emek isterim.
Kaz, turac olmasa, günde yüz serçe,
Ya kuzu doldurması nere kaça?
Seherden evvel de ekşili paça,
Limon bulunmazsa somak isterim.
O güzel meyveler bittiği zaman,
Toplayan, getiren cümleden heman,
Dediler lezzetli şu adı yaman,
Anında kabuğun soymak isterim.
Nerde kaldı şekerli kurabiye?
Ne demeli fırın eti kebaba?
Bazıları su mu katar şaraba?
Neme lazım, adın demek isterim.
Kocadım, ihtiyar oldum kardaşlar,
Halıma rahm edin, bakın yoldaşlar,
Döküldü ağzımda kalmadı dişler,
Yağlıca höşmerim koymak isterim.
Yedirdin, içirdin hepsi de yalan,
Ahir ömrümüzü ederler talan.
Sözümü dinleyip nasihat alan,
İşitip tutanı duymak isterim.
Azrail göğsüme çöktüğü zaman,
Öyle bilin halım perişan yaman.
Bülbülüm kafesten uçtuğu zaman,
Cesedimi kabre koymak isterim.
Karac’oğlan der ki: Böyle kalaydım,
Zahir, batın muradıma ereydim.
O gün dahi cemalini göreydim,
Hakk’ın didarını görmek isterim.