Sen istediğin kadar tohum at,sürüp havalandır toprağı
sen istediğin kadar yağmur gözle,yolunu çevir suların
kazma vur,emek harca,dişe diş kavgaya gir,ter akıt
sen istediğin kadar koşum yenile,damızlık değiştir
yine elinden alsın bir el,yine bölsün çoluk çocuğun payını
yine bir avuç kum kalsın,sel geçip gittikten sonra
taş bağlanmış da yine dibine atılmış gibi ol bir kuyunun
yine de ki:’Bu yıl olmadı,ne yapak,belki gelecek yıla’
Söyle istediğin kadar,söz geçiremeyeceksin ellerine bir gün
iş görmeyi öğrendikleri gibi öğrenecekler düşünmeyi de
alınyazısını da alt üst edecekler,yalnız toprağı değil
yalnız tohumu değil öfkeyi de öğütecekler o zaman
bir hesaplaşma saati olacak her akşam kurdukları