çözüyorum bedenimden hayatı
kurtuluyor hepsettiğim o katil
silkinip çıkıyor kuyulardan
bir boşluk, ayazda nefes kadar keskin yay
işte bu kadarmış acı denen o rezil
akıl kadarmış kuşku denen zavallı
artık salt bir huyum başlangıçlara
ben yok desem olamazmış bir daha
dünya, boşluğun rahmindeki eşkin tay
kendi katlimi yazıyormuşum duvara
meğer hayat diye katlandığım zındanda
kendi kanımla hem de, parmaklarımla
aradıkça azalır, azaldıkça bulurmuş
insan gerçeğin iskeletini hem de, vay
rüzgar yalıyor kuruyan gövdemi
döllenen rahme yön veren rüzgar
o vardı her zaman o esrik tanrı, hay
ettikçe kemiklerinden duyuyorum ta
başlangıçları, son diyorlar ya
kalan bir mırıltı, o ninni
say onuda ilk uykumdan yadigar
dağılışımdan varlık devşiren hayat
gör çözülen gövdemin yumağı kedinin oyuncağı
fareler kemirmelik suç bulacak daha bende
gün gelecek ipliğimden yol soracak aşıklar
şen ol bastille şimdi sende kalanla
öreninde yetişecek bostanlarda
benim çürüklerimden doğacak
düştüğümde göveren hayat
buyur bana, kıy
…
(yeryüzünü gezen atlı – yasakmeyve)