yüreğin göynümesinde tanıdım acıyı sultansuyu’na sürgün
yazları yaylamış çobansı gülüşler kucakladı ürkekliğimi
yalın ve duru, hep o türkü gözlerin alazında susan
seyriyip durur ayaklarımızda kızıl yoksulluğunu toprak
açlık dolanır damarları, meşe kokar kurşun
gezgede zulum, sakıncalı şiirdir bir içim su yıldızlar
donar gözelerde farlarla taranır dağ uçları
ay tutulur ihanet pusulu çalı gölgelerinde
özleminde gözdesinin alnı döğmeli gelindir ana
ıssızlık çöker de koyaklara yine yüzü çocuktur umudun
sonra bulutlar yağmurlarla döker kucağıma saçlarını
ıslanır sırılsıklam delifişek bir ezgi dudaklarım
ve balkıyan suskularda filinta gibidir yürek
daha rengini tatmamış güneşin aşklarla yıkanır ömür
(biraz gökyüzüydü kuruyan gözsularıma doruk salkımlarından
o, işvesine çıldır çıldır gizem birikmiş yağmur bakışlı
sabırlayıp öfkesini beliklerine sabah kokusu ayıklayan)
gönenir yaprakta servi, usulca boyvermektir yaşamak
koşarı bir sevda yorgunu çimen yeşili ayaklarımız
harlı avuçlarımızda esrik tadı güllerin
karapınar uzun havalarla sarsar sendini
akar sultansuyu bir başına uçarı
– ekmeği ekmekle yeriz / sabahları tütün sızlar dudağımız
konuşur uzun, çekmeyiz perdeyi, geceleri ateş yanar doruklar
harelenmiş tüyleri dağları koşar kaçak bir hüzün
yüreğin coşusunda tanıdım direnci sultansuyu’na sürgün
eylül-ekim, 1983