Bunları da Okuyun

    Köprülü/ Veles Şarkıları-ı- Şiiri – Adnan Özer

    29 Aralık 2021

    Hena için ayrılık şiirleri (Başlarken) Şiiri – Tuğrul Keskin

    29 Aralık 2021

    Gurur ve Zaman Şiiri – Mahmut Temizyürek

    29 Aralık 2021

    Bad-ı Muhalif Şiiri – Neyzen Tevfik

    29 Aralık 2021

    Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-139 Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Dinleyelim Dağ Başında Figanı Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Tanrı Karar Verince Yaratmaya Şiiri – Edward Estlin Cummings

    29 Aralık 2021

    Kırkikindi Yağmurları Şiiri – Necati Cumalı

    29 Aralık 2021

    Geçiş Şiiri – Afşar Timuçin

    29 Aralık 2021

    Kalmıştır Şiiri – Engin Turgut

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Dönemler»Garipçiler (Birinci Yeni)»Melih Cevdet Anday»Troya Önünde Atlar Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Troya Önünde Atlar Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Melih Cevdet Anday- Melih Cevdet Anday
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    1. koşu
    Kör bir ozan anlattı bunları,
    Atların da ruhu vardı Troya önünde,
    Ta Hades’ten duyulurdu kişnemeleri,
    Atsız bu bu kişneme ölüleri ürpertir,
    Köpeği deliye çevirirdi.
    Kimi de Troya önünde nal sesleri gezinirdi,
    Gömülmemiş bir atın erinçsiz ruhundan.

    O gün Akhalar başka biri için yarışsalardı
    İlk ödülü Akhileus götürürdü barakasına.
    Çünkü ölümsüz atları vardı,
    Onları Poseidon vermişti babası Peleus’a,
    Peleus da oğluna armağan etmişti.
    Şimdi atlar yas tutuyorlar Patroklos’a,
    Yürekleri burkuk, toprağa değiyor yeleleri.

    Diomedes Tros atlarını koştu arabasına
    O atları savaşta Aineas’ tan almıştı.
    Bir tanrı kurtarmıştı Aineas’ı.
    Sarı Menelaos kalktı sonra, Atreusoğlu,
    Tanrısal yiğit koştu arabasına iki at,
    Agamemnon’un kısrağı Aithe’yi, kendi atı Podargos’u.
    Antilokhos koşum taktı Pyloslu atlarına.
    Sonra Köroğlu kalktı, koştu Kır At’ı.
    Her yanında çifte kanat
    Bilmez yakını ırağı.
    Kendini beğenmiş Tahta At’ı çıkardılar sonra,
    Yayıldı ortalığa yanık sedre kokusu.
    Huylandı öbür atlar bu büyülü kokudan.
    Sonra göründü Muhammed’in damadı Ali’ye
    Benzer iyi huylu Düldül, edep yeri kapalı,
    Dolandı çok tanrılı atlar arasında ağır ağır,

    Gözleri iyi görmüyordu.
    Başını yana eğen İskender’in Bukephalus’u
    Geldi sonra, Hint kızları gibi derin bakışlı
    Güneyden yana bakayordu ikide bir,
    Sezmiş gibi Granikos suyunun yakınlığını.
    Elcid’in Babeica’sı, derken Rocinante çıktı
    Ağlayarak.
    Anlatma bana atları!
    Bilirim, ana rahminden gelir, gece, karanlık
    Bir ahırda lamba tutar biri, ışık titrer
    Samanların üztünde, hayvanın öksürüğü ve soluğu…
    Başını döndürür bakar, ‘Bana benziyor mu? ‘
    ‘Sekili mi ayakları? ‘
    Anlatma bana atları!
    Sabahın yerden kesilmiş tarlaları ve çığlık
    Çığlığa suları gibi gök yarığından atlayan
    Kanatlı Pegassos! Gençliğim benim, oğlum!
    Delirmiş bir zamandı, yas, ölünün öcü, gövdesiz kuş,
    Kırılan yıldız, unutulmuş bir günün yarısı.
    Tohumsuz küçük göller ölüm anıtı gibi yükselen,
    Ve giysisiz boşluk, yılgın uzay, o bitmeyen
    Koşu…Atlar, atlar.Yaşlananı görmedim hiç.
    Kimi yelesiyle devirmek ister burçları,
    Kiminin eşeler toprağı hala toynakları.
    Anlatma bana atları!
    Yüreğim kaldırmıyor düşündükçe vurulup
    Vurulup yerlerde yattıklarını, anlatma,
    Anlatma bana, görmedim Troya savaşını.

    II. Ağu
    Duydun mu?
    Bursalı oto tamircisi Mehmet’in duyduğunu?
    Katran, balık ve çam tahtası kokulu,
    Yatışmamış çayırsı kadın kokulu kentin
    Önceden bildi diye yakılacağını,
    Ağulu yılan sokmuş Laokoon’u.
    Kıvranıp duruyorlarmış çoluk çocuk
    Rüzgarlı İlion kıyısında.
    Kıyılarda birikir ölümün artıkları,
    Düşüncede yitirilen ve bulunan sözcük,
    Sonsuzluk, aranan kırık bir yontu gibi
    Kıyılarda birikir ün, yücelik ve düşman.
    Çünkü deniz daha bitmemiştir, uykusuz
    Ve yarı yarıyadır, çöker delikli fıçısında
    Tortulanarak eski ölülerden.
    ‘İzmir fuarından otobüle dönerken
    Gördüm, bir bulut sarmıştı İlion’u.’
    Bütün kitapları gaz odalarına atmışlar,
    Dresden’de, Köln’de, Münich’de.
    Über allen Gipfeln ist Ruh
    ‘Gökte uçaklarla kuşlar çarpışıyor,
    Kanatlar, tüyler, gagalar yağıyormuş kente.’
    Duydun mu?
    Hep yabancı kızlar çalışır bizim genelevlerde
    Adları La, Li Lu…
    ‘Pkei,
    Dağa bırakılan çocuk ne oldu?
    Şimdi herkesin ağzında bu konu.
    Kurda kuşa yem mi oldu dersin ormanda?
    Parçalarını olsun bulamaz mıyız?
    Parçalardan bir insan çıkmaz mı ortaya?
    Hem ne olur, olmaz mı, gövdesiz olsa?
    Olur, olmaz, olsa? ‘

    III. Düş

    ‘Sabaha karşı,
    Gecenin kırıntılarını bir anda toplayıveren
    Güvercin gibi aç bir saatta,
    Doğmamış çocuklar kurar düşlerin yayını,
    Kadın düşünde gördü çocuğu ve yangını.’
    ‘Demek çocuğu dağa bıraktılar, düş ve yangın
    Kaldı. Keşke düşü bıraksalardı.’

    ‘Evet korktuk düşten, gereği buydu,
    Elimizde değildi düşü yorumlamamak,
    Yorumun gereğini yapmamak da öyle.
    Çocuk büyüyünceye dek bekler yangın,
    Beklesin gelecek günün kötürüm yazıtı,
    Beklesin kuş gagalarının yaraladığı ayna,
    Şarap her zaman içilir ve bekletilir,
    Çünkü kırmızıdır sıçrayan kanın rengi,
    Gidip gelen günün ve uzayan şarkının rengi.
    Bölmedik mi günü yediye geceyi beşe?
    Bu uykusuz direncin suyunu mühürlemedik mi?
    Biz atmadık mı ayı bunca uzağa doğumdan?
    Biz uzatmadık mı uykunun ağır bacasını?
    Beklesin gizemli suda bekleyen kamış,
    Ve ayın kuru eteğinden bakan göz kuşu,
    Kent kurulmadan taşı kör eden kar bıçak,
    Ah beklesin bekleyecek olan alın bekler,
    Tut gelgitin ucundan derim tutar ve bekler,
    Sürer gider su, toprak, usun arsız otu,
    Atlı karınca, örtüler, tapınak ve merdiven,
    Sürer ölümsüz mutluluk, iç sıkıntısı,
    Bekleriz bize verilmiş olanı yaşayarak.’

    ‘Ah çok çekmiş yorumcu!
    Taşıyabilecek miyiz dersin birlikte
    Kim bilir kaç yıl sürecek kaygımızı?
    Yarınımızın ne olacağını bilmiyorduk
    Gene de bilmiyoruz, ama bir umut bu çocuk,
    Umutsuzluğumuzun umudu.
    Git bul ormanda onu.’
    IV. Dönü

    Orman, çıplak yerlilerin attığı büyülü
    Bir ağdır ve sanki avlanmış, şaşkın
    Bir at gibi dağ, kurtarmak ister başını,
    Tırmandıkça tırmanır çukur sulara
    Göklerin.
    Aşağıda,
    Surlarla deniz arasında, dokuz kez yıkılmış
    Surlarla, yedi kez ıssız kalmış deniz arasında,
    Düşle yangının iki kanadı arasında,
    Hiçliğin tek kurşunu zamanı uzatan
    Ve acele söğütleri ölümün dilinden
    Konuşturan dayanıklı ırmak horonu ile
    Bitişin komşu duvarı Boğaz arasında
    Dönüyordu atlar…Yaşlananı görmedim hiç.
    Kimi yelesiyle devirmek ister burçları,
    Kiminin eşeler toprağı hala toynakları.
    Bir yanda armağanlar bekliyordu: Bir kadın,
    Kulplu bir üçayak, altı yaşında bir kısrak,
    Ateşe değmemiş bir kazan, iki kulplu bir kap.
    Bağırmalar, nal sesleri, toz duman…
    Über allen Gipfeln ist Ruh
    ‘Peki,
    Dağa bırakılan çocuk ne oldu? ‘

    V. Fal
    ‘Şu mavi boncuğu gördün mü? Bir deveci
    Tuttu onu geçende. Tuhaf adamdı doğrusu,
    Hem fal baktırır, hem dövüşürdü yılmadan
    Falına karşı. Anlamam ben. Boğulmuş
    Geçerken Fırat’ı. Aç bir köpektir fal,
    Kovalarsın, döner gelir, bulur seni.
    Şu önümdeki kurşun ne bileyim kimin falı?
    Macbeth’e kral olcağını söyledim,
    Ama öldüreceğini söylemedim kralı.
    Zamanı uzatmak da elimde değil,
    Kısaltnak da. Yat sat tat ksanikam.
    Bak, gözümü kırptım, her şey geçti gitti,
    Yarın dündür, dünse daha gelmed,.
    Şu bakla, tuttuğun çocuk olsun, itiyorum,
    İniyor dağdan aşağı…Ne kadar zaman geçti?
    Bilemem. O mu, değil mi bilemem gene.
    Bir lamba yak, akşam başkadır ışığı,
    Gece yarısı başka, bambaşka sabaha karşı.
    Ama lamba aynı lamba.
    Santana ksana dbarmas.İnan, inanma.’

    VI. Sevi

    Orman sen elimi tutunca başlardı,
    Yarılırdı bir incir gibi ortasından.
    Koşardıkyukarı iki büklüm, soluk soluğa.
    Alabalıklarla düşe kalka, çam pürleri
    Keserdi hızımız, Elimi Bırakma, Elimi
    Bırakma…
    Sonra kayardık ta aşağılara.
    Ve alçalırdı sessizlik bir ağaç gibi
    Kök salardı sende ve bende, arayarak
    Toprağın sıraya dizilmiş suyunu.
    Ayçiçeğinden göğüslerin döner ışığa,
    Yürürdüm göğsünde öğle saatleri gibi,
    Yürürdüm bir anıt kemeri gibi iki yanında.
    Sonra gene başlardık koşmağa,
    Yukarı, daha yukarı, çukur sularına
    Göklerin. Öperdim seni, titrerdin, parçalanmış
    Anları birleştiren sevi düş görmez. Ey orman,
    Ey avlanmış atın falı, ey yeniden başlamanın
    Aç güvercini! Falımız yok bizim.

    Yaktık onu göçmen kuşların gözlerindeki
    Benek, gagalarındaki tekçil dane gibi
    Daha gün doğarken. Falımız yok bizim.

    Melih Cevdet Anday şiirleri Troya Önünde Atlar Şiiri - Melih Cevdet Anday Troya Önünde Atlar Şiiri - Melih Cevdet Anday şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Çeşitlemeler Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Bize Bağlı Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Ben Doğmadan Önce Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Bir Misafirliğe Gitsem Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Gidişini Anlatıyorum Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Ağulu Mantar Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Bunları da Okuyun

    Tabiat Odam Şiiri – Ahmet Kutsi Tecer

    29 Aralık 2021

    Kanto XXI Şiiri – Ahmet Ada

    29 Aralık 2021

    Sevenin Ömrü Bitmez Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Anamı Düşünüyorum Şiiri – Ali Yüce

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Ali Cengizkan

    Haydarpaşa Burası Şiiri – Ali Cengizkan

    Ali Cengizkan

    Kaç kere yanaştın bu minyatür iskeleye Kaç kere bağlandın ve çözüldün, saçlarınla Kaç kere lastiklerin…

    Neylesin Yunus Şiiri – Yunus Emre

    29 Aralık 2021

    Tutuk Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021

    Gidiyor (Her Sabah Her Seher) Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Duydun mu? Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Bu Gönül İrte Gice Ney Bigi Uş Zâr İniler Şiiri – Ahmedi

    29 Aralık 2021

    Leylâ Vü Mecnûn 1101-1200 Şiiri – Fuzuli

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Pir Sultan Abdal şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Karacaoğlan şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Ruhsati şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Agah şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.