Ne kadar mutlusunuz şimdi kimbilir
ada’da üç aylık evinizin geniş balkonu
bir yandan denize bakar karanlık, sakin
müzikal bir hışırtı içinde sadece.
bir yandan kalabalık gökyüzüne açılır
insan ruhunu pervasız kılan uçsuzluğa.
anımsayın,
gökyüzü yerden daha tenhadır artık
öyle günlere geldikki düşünmek bile
mekanikleşti.
madeni pürüzlere benzedi insan sesleri.
dün sağanak bir facia iken zeytinburnu’nda
hatırlayın,
kadıköy
olağanüstü bir yazgünü yaşamıştı azabiçinde
bizim küçük kentimizde osman bey oysa
faytonları daha yeni kaldırdı belediye
ama sokakları dolduran kısrak kokusu
hala asidik sarhoşluğuyla
birer il yarasıdır yüzlerinde insanımızın.
kirazlar yüz tutmuşsa kurtlanmaya
başlamıştır kaysılar yarılmaya şekerden.
babam
söylemiştim size
demiryollarından emekli eski bir memur
sabah namazında uyanır
okşar uyuyan torunlarının saçlarını
ak sakalından sızarken abdest suları
the ekonomist’i okumamıştır hayatında
fizibilite raporlarından da yoktur haberi
hakkından gelmeyi bilmiştir ama
küçücük bütçesiyle
yedi çocuklu bir ailenin
kendi namusu ve yağıyla kavrulmasının.
kimsenin malında gözü olmadan
tok gözlü büyütmüştür çocuklarını.
osman bey
işte ben
sessizliğimi kimi zaman
budapeşte’de gördüğünüz
şarklı heykele benzetebilirsiniz
yahut venedik’te kırık bir sandalda
taze istiridyeler satan ihtiyara
heybetim oysa saklıdır içimde
modern asfaltlara tahammülsüz
çıplak dağları gibi anadolu’nun
yazları kayalar yuvarlayarak
kışları çığlar devirip
tarifsiz heyelanlarla sarsarız yolcuları
hepten meziyyetsiz değiliz; anlatabilsem
ah, bir anlatabilsem osman bey,
paradan puldan yana yoksulluğumuzu
hadi tevekkülle karşılayalım
fikirde ferasette ustalığımız
taa inkılaplardan bu yana
gömülüp kalmıştır can damarımızda.
çoğu zincirli bu gün insanların belki
çoğu köle…
ama onların bileklerinde
biraz zorlayınca kırılacak
görülebilen demir parçalerı var
bizim boyunlarımızda oysa
en gizli kuvvetleriyle zulmün
görünmez esaret kelepçeleri
farkedilmez prangalar
dualarında
rahat döşek ölümü isterdi anam
o günden bu yana osman bey
buldum bazı yenilgilerimizin kaynağını
bu asyalı tevekkülün
bu şarkkarı korkunun temelinde
sizin azıcık itibar ettiğiniz mistisizim var.
batılı zaten, anlıyorum
yaşamında materyalist
hülyalarında mistiktir.
bizimkilerse size
tersinden benzemeğe çalıimışlar anlaşılan
yahut böyle olmasını siz istediniz.
bilmiyorum osman bey bilmiyorum
öyle derinden bir fesat tohumu ekilmiş ki arza
ne sizin diazemle rahatlattığınız ömür
ne asyalının afyonkeş felsefesi
yüzünü güldürüyor evrenin
dünyanın çivisi kopmuş, derler ya
bu işin dimağında bir bozukluk var.
boşaltıp beynimizin cürufatını
unutalım ezbere bildiğimiz kelimeleri
fiyatları ayarlayan borsadan
faizin nirengi noktasında dikilen gökdelenlere
tabiatı yasaklayan şehirden
adım başına fucur fışkıran çarşılara kadar
herşeyimizi
bütün eski bildiklerimizi unutalım
kısacası
insana benzetmek için papağanlaştırılmış dünyamızı
osman bey osman bey
yalnız ellerimiz kalsın açıkta
sımsıkı tutuşalım el ele
dilimizde tek marş, besmele
kur’an’dan başlayalım.