Gönlün varsa gönül kabesini tavaf et. Anlam kabesi, gönüldür; ne
diye toprak sanıyorsun onu?
Tanrı, sılret Kabe’sini tavaf etmeyi, onun vasıtasiyle bir gönül ele
alasın diye buyurmuştur.
Bir gönül incittin mi bin kez yaya gitsen de Kabe’yi tavafetsen
Tanrı kabul etmez.
Malını-mülkünü ver de bir gönül al; al da o gönül, mezarda, o
kapkara gecede ışık versin sana.
Tanrı kapısına binlerce altın torbası götürsen Tanrı, bize birşey
getireceksen gönül getir der.
Çünkü der, altın, gümüş, kapımızda hiçbir şey değildir; bizi
istiyorsan istediğimiz gönüldür bizim.
Senin, bir saman çöpü kadar değer, vermediğin yıkık gönül, Arş’tan
da üstündür, Kürsi’den de, Levh’ten de, Kalem’den de.
Hor bile olsa gönülü hor tutma, o horluğuyla gene de pek üstünler
üstünüdür gönül.
Yıkık gönül, Tanrı’nın baktığı varlıktır; onu yapan can, ne de
kutludur.
Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönülü yapmak, Tanrı’ya hactan da
yeğdir, umreden de.
Tanrı defineleri, yıkık gönüldedir. Yıkık yerlerde pek çok defineler
gömülüdür.
Kul gibi, köle gibi gönüllere hizmet için kemer kuşan da sırlar
yolu, yiliüne açılsın.
Sana kutluluk gerekse, devlet istiyorsan, gönüller almaya, ululuğu
bırakmaya bak.
Gönüllerin yardımı seninle atbaşı beraber giderse kalbinden hikmet
kaynakları akar.
Dilinden sel gibi Ab-ı hayat akar; soluğun, Mesih’in soluğu gibi
hastalıklara ililç olur.
İki dünya da bir gönülceğiz için var olmuştur; okuyanın
dudağından çıkan “Sen olmasaydın” hadisini duy.
Yoksa varlığın, mekanın, güneşin, Ay’ın, yerin, şu gökkubbenin
Vücudu nerden olacaktı?
Sus, her kılında iki yüz dil olsa da söylesen, gönül, gene de anlatışa
sığmaz.