Yaslıyız, kapkara olsak da hayâlet değiliz;
Silemezsin, izimizdir yerin altındaki iz.
Şahlanır göklere inkâr edilen heykelimiz,
Gösterir ufku, ölürken bile, solgun elimiz.
Kırılan göğsümüzün darmadağın mermerine,
Bir alev dalgası mecz eylemişiz kan yerine.
Yerde dursak ne çıkar, gökte yürür maksadımız,
Titretip burcuna, bârûsunu zulmün, adımız.
Yüzümüz zulme susarken gözümüz ses kesilir;
Zâlimin rûhuna zulmün leşi mahbes kesilir.
Dökülen kanlarımız, farzı muhâl olsa heder,
Yine tek damlasının kendi yeter, yâdı yeter;
O kızıl damla ki bir hutbesidir hakkımızın.
Gezer etrafını çığlık gibi âfâkımızın.
Boşa gitmez, heder olmaz, vurulup düşdüğümüz,
Zâlimin göğsüne çarpar düşüyorken ölümüz.
Canımızdır, acı hissetmeyerek, verdiğimiz;
Şaşırırsın, şu asırlar sana anlatsa kimiz…