Soluğunu aileden birinin soluğunda duyduğuydu,
anısı ten kimya ve katran safran meleği uç-uç;
günü toz içre kaydırılan toprak tabut, -yönü
havzapol yerine geçmiş kuyruklu bir külyıldız
estikçe denizi yağan revnağa, yürü ya kulu’m
Arrrzuuuuuu tüneli açıkken çünkü, kurum es’inde
birbirini kesenlerden aslına dönemiyordu ülkem.
ve yazıklanmanın kamburu karşı kıyıda kalmıştı;
sırtından dolunay bir sırt izleniyordu fazladan.
Beynin sessiz bir bölgesinin adı sanki ayna,
katı bir tabaka, kendini dümdüz aşırtmış
sayıyla kendimize gelelim diye, yüz yüze.
– ‘ Hem ölümsüzlük ölümsüzlük söz konusu mu hala? ‘