Bulutlar
Salkım – saçak
Gözün alabildiğine,
Yüreğin doyabildiğine,
Puslu derinliklerle
Kucak – kucak.
Uzaklarda
Yeşillere uzanan
Tepelerin eteklerinde
Kır çiçekleri açmış,
Yumak – yumak..
Yanık bir çam kokusu
Çevreye yayılıyor
Ve genzimizi yakıyor,
Özlemi duyalan
Beklenmeyen
Bir öpücük gibi
Başımızı döndürüyor
Bu sihirli güzellik.
Binbir renkli
Kırçiçekleri’nin
Dokusuyle filizleniyor
Düşler,
Ve anılarda kalan
O canım gülüşler
Sensizliğine
Eriyip bitiveriyor..
Nefti’sinden,
Yeşil’inden, mavi’sinden
Arınmış kiremit renkli
Minik bir yonca
Sedef yalnızlığında
Ürperen bir gonca
Boş avuçlarımızı dolduruyor;
O anın en güzel sevincini
Kimseye bırakmıyor..
Çam’ların donattığı
Bir tepe’nin
Gölgesinde dolaşırken,
Niçin
Yaşantıyı sevmemek?
Susamışçasına
Zamanın bitmesini istememek?
Yarını, öbürgünü
Düşleyerek
Ve gülüşlerde
Eriterek – süslüyerek
Bu sessiz günü
Dilediğince – delice
Ürkütmemek – tüketmemek gerek..
Bir tepe’nin gölgesinde
Sararıp – solmamak,
Ve yeşermek – renklenmek için
Bulutları bekleyen
Ona özlemle iç çeken
Bir yaprak,
Bir dal, bir çiçek
Salkım – saçak
Üzerine boşalacak
Yağmur’un
Damlalarını beklemiyor mu?
Sen,
Gülmek – sevinmek
Ve sevilmek için
Neyi beklediğini
Biliyor musun?
Yağmur’la da
Sırıl – sıklam olsan
Filizlenebiliyor – yeşerebiliyor musun?
Bir anlamsız
Ve tatsız
Gürültülü yaşam ortasında,
Bir tepe’nin
Gölgesine tutunsan da
Tümüyle onu kucaklasan da
Kaybolup gittiğini
Biliyor musun?
Bir adım ötendeki
Su’ya özlem çekmesen de
Susuzluğunu giderebiliyor
Yarın ne güzeldir diyebiliyor musun?