Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır
Aydınlık bir pencere
PAUL ELUARD
O açık pencereyi
Birkez olsun
Görebiliyor musun?
Karanlığın ışığını
Seçebiliyor musun?
Her ayrılık – her acı
Düştüğü yeri yakar,
Oysa bireylerin
Başına konan tacı,
İçtenlikle
Kim yürekten
Onaylar – alkışlar?
Taç, bir kez düşmeye görsün,
Yaşantının,
Acı – tatlı anılarının
Kökünden
Öğütüldüğünü görürsün..
Aydınlığa
Erişmek için
Hangi pencereye koşacaksın,
Zifiri karanlıkta
Yakalayabilirsen
Kimlerle kucaklaşacaksın?
Yalnızlığı
Islak ve loş bulduğunda;
Değil aydınlığa
Bir tutam ışığa bile
Özlem duyacaksın..
Bir karanlık gündüzde,
Hangi yüzde
Aydınlığı tadacaksın?
Ve göremediğin
Renkli bahçeleri aşarak,
Aradıklarına yaklaşacaksın?
Yaklaşsan da
Bir sağır dev ayna’da
Ufaldığına – kaybolduğuna
Yanacaksın,
Eski anıları
Bırakmayacaksın.
Çevren kalabalık olsa da,
İç dünya’nda
Tek başına kaldığın zamanlarda
Yaşadığına sevinemeyeceksin,
Gülemeyeceksin,
Sonsuza dek kederleneceksin..
Derin acıyı
Ve ayrılığı,
Bir kez
Tatmaya gör,
Param – parça
Yarayı,
Tümden – yürekten
Almaya gör;
İstesen de – istemesen de
Beklesen de – beklemesen de
Alnındaki bilinmeyen çizgiye
Bir kez ulaşmaya gör.
O an pencereden
Aydınlık mı gelir,
Karanlık mı belirir,
Bir derin üzüntüyü
Kezlerce değil,
Bir kez tatmaya gör,
Işığını – avuntularını
Beklenmedik biranda
Yitirmeye gör..
Pencereyi açabilsen de,
Bir çekimlik
Soluğa uzanabilsen de,
Aydınlığı değil
Kararlığı görebiliyor musun?
Yüreğinden – gözünden
Kopanları yeniden
Çağarabiliyor musun?
Önünde, ya da arkanda
Açık aydınlık,
Bir pencere de olsa,
Onlara doğru yönelecek gücü
Ayaklarında bulsan da,
Görüntülerinin
Özlemlerinin peşinden
Koşabiliyor – tutabiliyor musun?