Bunları da Okuyun

    Kalbim Ağlamaklı Şiiri – Ali Asker Barut

    29 Aralık 2021

    İki Gözüm İki Çeşme Şiiri – Nurullah Genç

    29 Aralık 2021

    Fabrika Şiiri – Attila İlhan

    28 Aralık 2021

    Çare Şiiri – Nail Abbas Sayar

    29 Aralık 2021

    Ressam Haklı Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    28 Aralık 2021

    Ülkü Türküsü Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Sone 127 Şiiri – William Shakespeare

    29 Aralık 2021

    Uzun Bir Kış Olacak Şiiri – Ahmet Oktay

    21 Mart 2022

    Apartmanlarda Yaşayan Çocukların Gözlemleri Şiiri – Eray Canberk

    29 Aralık 2021

    Buradan Bir Barbar Geçerse Durup Bu Şiiri Okusun Şiiri – Nurettin Durman

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Dönemler»Öz (Saf) Şiir Dönemi»Necip Fazıl Kısakürek»Nazım Hikmet’e İlk Ve Son Hitap Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Nazım Hikmet’e İlk Ve Son Hitap Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Necip Fazıl Kısakürek- Necip Fazıl Kısakürek
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    NAZIM HİKMET’E İLK VE SON HİTAP

    Nâzım Hikmet!
    Nafile çabalıyorsun.
    Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.
    Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.

    Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

    Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.

    Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
    O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.

    Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
    Ben – Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
    Sen – Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
    Ben – Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
    Sen – Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
    Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
    Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü… Senin nene mukabele edeyim?

    Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer?

    İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir?
    Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme!

    Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
    Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

    Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman…

    Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
    İşte görüp göreceğin rahmet!

    (11 Nisan 1936)

    Nazım Hikmet'e İlk Ve Son Hitap Şiiri - Necip Fazıl Kısakürek Nazım Hikmet'e İlk Ve Son Hitap Şiiri - Necip Fazıl Kısakürek şiiri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Beste Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Zamane Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Zarf Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Sağ-Sol Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Bir Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Hâtıra Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Bunları da Okuyun

    Gölgeniz Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Acılar Duvarı Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Çizim Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Doğa Adında Bir Ermiş Şiiri – Ali Yüce

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Ahmet Ada

    Varoluşun Çarıkları Şiiri – Ahmet Ada

    Ahmet Ada

    Gece zeytin topladık, ay karaydı, yıldızlar yoktu, deniz zeytinliğe bıraktı dağılmış ruhumu. Uzakta mezar yazıtlarından…

    Gel Şiiri – Pir Sultan Abdal

    29 Aralık 2021

    Şiir Şiiri – Ahmet Hamdi Tanpınar

    29 Aralık 2021

    Gölgem Şiiri – Orhan Veli Kanık

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Kanat Terzisi Şiiri – Akgün Akova

    29 Aralık 2021

    Han Aslı’m Bahçe İçinde Şiiri – Aşık Kerem

    29 Aralık 2021

    Gitme Şiiri – Ayten Mutlu

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Ruhsati şiirleri Karacaoğlan şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Agah şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.