Kabiltü, hebtü, kabiltü ve hebtü, oldu tamam!
Ne kizb ü zulm ü cinayet, ne girye-i eytam!
Ucuzca hem de ne âlâ seyahat-ı Arafat,
Ziyaret et, anadan doğma, ol sabi gibi, yat!
Çalışma, gez, bu kadar altın, elmas, evler, akar…
Yeter bu, yüz sene bitmez, çalışmadan ne çıkar?
Cenab-ı Hak sana vermiş, hayatı fırsat bil!
Bu servetin Hac’efendi, tükenmesi müşkil.
Hakikaten Hacı zengin, üç evlidir, lâkin
On üç karı boşamış keyf için müsaide din!
İmam gelince muhabbet temelli başkalaşır,
Hocam bu meclise zaten şeriaten yaraşır.
Kelamı bâb-ı meşihatte dinlenir zira
İmamla hayli uyuşmuş Meşihat-i ulyü!
Oturduğu oda pek saltanatlıdır Hacmin,
Sadalarıyla müzeyyen beliyye kırbacının.
Elinde bir kuka teşbih, önünde tabla, tütün;
Ne bir münafık-ı sadık, ne sıtkı hakka bütün!
Nazarlarında hıyanetle hile-i şer’i
Parıldadıkça güler her fazahatın nev’i.
Yalan dedin mi yeter, bir nazar kıyafetine,
Düşündüğü kuyular hep Muhammed ümmetine.
Düşenlere yetişir, hem parayla bilfaiz,
İmamla ortak a, fetva-yı melanet-engiz.
Yeter o genç çocuğun ırz u mal u şöhretine,
Büluğa rüştünü ispat için salâbetine!
…er diye yemin etmek değil mi şahitlik,
…sa da ne çıkar! Din yolunda âbitlik!
O, baliğin zekerinde birer huveyne gibi,
İmamla bu Hac’efendi, bu Hafız-ı Halebî!
Çocuk güzelce muhabbet o akşam ince uzar
Kadın mebâhisi onlarca çünkü mide bozar.
Hacım riyayı temellükle almış uhdesine,
Hocam livatayı gömmüş ilimle midesine.
Hacımda melanetin hiç açılmamışları var,
Hocamda mefsedet eyler yeminle kavi ü karar.
Hacımda âr u hayadan eser sakalJa sarık,
Hocamda sure-i Lüf a nişan: kulak kabarık!
Hacım fazilete karşı eder seni tekfir,
İmam, şu ilm ü haberler önünde bittastîr
Kılındı’nın kıçını günde elli kerre yalar,
Mühürlerin iri şangırtısıyla halk oyalar.
Olur ya, kız, kadın, oğlan imam evinde kalır
Giren o haneye ölmez, fakat beşer, azalır!
İmam çıkınca evinden susunla istikbal,
Eden şu kitle: Muhacir, bu dalga, zıll-i zeval.
Enin, âmânla açılmış ağızların nefesi,
Buhar-ı cû ile tavlar bu zırtapoz teresi!
Kaza-yı hacet için her kaziyeyi tahlil
Eder, evinde kuzâtı kılar bokuyla hacil.
Bu akşam ıskatı icra eder iken kassam,
Elindeki çıkına karşı bin salat u selam
Getirmesinde şeriatça devr ederdi günah,
Muhammed’e değil Allah’a karşıdır bu külah!
Şu softavata mübellağ olan bu cife-i din,
Dudaklarında birer vecd-i raşe-i telin!
Bu cife hun-ı mezalimle gaslolunmuştur,
Bir ah-ı serd ile sanki beliyye donmuştur.
Muhassenatına ait olan menâkıbını
Hayırla yad için önce karıştırır cebini!
Meâliyata tebeddül eder cinayetler,
Yağar lika-yı şeriatla türlü ayetler.
Elinde hazret-i Kur’an Deîâil-i hayrat
Eder eda-yı şehadetle affını ispat.
Bulur hisabını Kur’an’la, yaygarayla katır,
Gören sanır ki zimem defteriyle bakkaldır!
Kabiltü, hebtü, kabiltü ve hebtü, oldu tamam;
Ne kizb ü zulm ü cinayet, ne girye-i eytam!
Ucuzca, hem de ne âlâ seyahat-i Arafat,
Ziyaret et, anadan doğma bir sabi gibi yat!
Bakın, şu âlem-i İslam içinde ki zillet,
Meşihatın şu likası, şu levha-yı ibret.
Mezalimi doğuran şu mefâsid-i ahlak
Senet değil mi elinde erâzilin bir bak!
Bu şer’-i din ile hubb-ı vatan nasıl uyanır?
Beşer, bu zillete resmen hurafe der, dayanır!
Tıp Fakültesi Hastanesi, Haydarpaşî
19.02.1337