Fazl-ı Yezdan, kâinat olmuş, görünmüştür bana,
Cavidânî mümkinât olmuş, görünmüştür bana,
“Sü vi du” âb-ı hayat olmuş, görünmüştür bana
Hatt-ı menşur, iltifat olmuş, görünmüştür bana
Her sada bir assalât olmuş, görünmüştür bana.
Gönlümün yoktur şeriki ruh u fikrim müstakil,
Bir alev içtim ki ben, ismi şarab-ı Selsebîl
Varlığım bir ateş olmuştur şuurum müzmâhil,
“Sü” ya secde eylerim ben çünkü kıblem bir değil
Cümle eşya mahz-ı zat olmuş, görünmüştür bana.
Aşkımın bir nassıdır gönlümdeki feyz-i cünun
Sarhoşum bezm-i ezelden erganunum Kaf ü Nün
Uğramaz meyhaneme, peymaneme râib u zunûn,
Naz ile ref’-i nikab ettikçe ahkâm-ı su’ün,
Sırr-ı esma beyyinât olmuş, görünmüştür bana.
Vadi-i hayretteyim, umman-ı acze dalmışım,
Ben bu sonsuzlukla serhadd-ı fenada kalmışım.
Fazl-ı Yezdan devletinde fakr ile ün salmışım,
Nağme-i aşk-ı ilahiden işaret almışım,
Her tecelli Muhkemât olmuş, görünmüştür bana.
Cebr ile tatbik eder Neyzen kader ahkâmını,
Hal diliyle söyler eşya cümle-i ifhâmını,
Hırz edindim sakinin son cürâ-i ikramını,
İçtiğim günden beri pîr-i mugânın câmını,
İlm-i sûrî türrehât olmuş, görünmüştür bana.
01.08.1944 Bakırköy Tımarhanesi