Âraz mı, Bâb-ı Â lî mi, sıfat mı yâ Rasûlallah?
Hükümet mi, esas-ı meskenet mi yâ Rasûlallah?
Belanın ismi yoksa ma’delet mi yâ Rasûlallah?
Devâir hep mezar-ı marifet mi yâ Rasûlallah?
Diyar-ı eşkiya mı, memleket mi yâ Rasûlallah?
Vücudumda garibim, şu recâmı lütfen is’âf et,
Umûr-ı Bâb-ı Âlîyi füyûzatın ile sâf et,
Ser-i kâra geçen kimse, karîn-i bezm-i eşrâf et,
Unuttuk hüsn-i tedbiri, fakat sen bari insaf et,
Rezalet de berâ-yı maslahat mı yâ Rasûlallah?
Cehalet fikr-i cemiyetle her beyne çakılmıştır,
Şeref, namus-ı milliyyet Ocaft’larda yakılmıştır,
Tutuştukça memalik, zevk u handeyle bakılmıştır,
Girîbanında halkın bir bela, resmen takılmıştır.
Yed-i pür hûn-ı devlet mi, rozet mi yâ Rasûlallah?
Bu câha çullananlarda eser var istikametten,
Dönüp etrafa bakmazlar, ne var haktan, hıyanetten,
Çekerler garına Ashâb-ı KehFin tel siyasetten,
Ne farkı var imaretten veya Bâb-ı Meşihat’ten,
Sadaret Nallımescid19 de cihet mi yâ Rasûlallah?
Vatan mı, top atan mı kimse bilmez, şu muhakkaktır,
Bunun medlûlü varsa meclis-i millîde laklaktır,
Demiş ki Feylesof, bence ya altındır ya gırtlaktır,
Vatan lafzı bizimçün hak gibi meçhul-ı mutlaktır,
Aceb kabl-el beşer bu bir lügat mı yâ Rasûlallah?
Bütün Bâb-ı Meşîhâftir bu mülke meskenet – efgen,
Bu Dâr-ürt Nedve’dir20 her feyze mâni bî-aman düşmen,
Mîsâl-i Akreme her bir münafık, din için rehzen,
Utanmazlar Buhârîyi zafer evradı etmekten,
Riya onlarca arz-ı mahmedet mi yâ Rasûlallah?
Meşîhât bence gayya-yı cehil, yekpare bir tabut,
Bu nebbâşan-ı eytâma cehennemler olur mebhût,
Eder lanet bu halka sâkinân-ı âlem-i lâhût,
Boğazlar kardaşı kardaş, sebep bu zümre-i Tâgût,
Fazahat devri rûz-ı mesadet mi yâ Rasûlallah?
Ederler imtihan önce lefîf-i gayr-i makrundan,
Alırlar altı gün sonra kovarlar bâb-ı madündan,
Müdîrin farkı yok kerhanede bir eski patrondan,
Muallim beylerin haysiyyeti az şimdi garsondan,
Bu Dâr-ül Hikme dâm-ı melanet mi yâ Rasûlallah?
Zavallı Hafız İsmail’in emri, azli bir çıktı,
Esaretten gelince cübbesi, şalvarı yırtıktı,
Dikiş tuturmadı bir yerde talih, kendi de bıktı,
Güruh-ı fırka beyninde bu çıngar partiyi yıktı,
Evâil bahsi zikr-i menkıbet mi yâ Rasûlallah?
Bu zatın farkı yokmuş tatlı sert bir köhne cahilden,
Sorulsun Dahiliyye Nazırı şu esbak Âdil’den,
Eğerçi kendisi mahcub olur bir hatt-ı mailden,
Niçin yüz vermesinler, almasınlar söz bu kâmilden,
Bunun merkezde kârı hep evet mi yâ Rasûlallah?
Sarıklıydı bu önce, imtihanda çok kızarmıştır,
Kuva-yı cehl ile vadi-i ilmi hayli yarmıştır,
Tasavvuftan ürürken dem kabardıkça kabarmıştır,
Libâs-ı fahri pek çok kerre giymiştir, çıkarmıştır,
Palas-ı râh-ı dervişân ceket mi yâ Rasûlallah?
Yamandır hali İslam’ın şu vadi-i dalâlette,
Sebep şakk-ı asâ-yı millet oldu bâb-ı vahdette,
Umür-ı devleti tedvîre er lazım siyasette
Fazâyih irtikab etmek için râh-ı şeriatte
Meşihat’ta bulunmak mazeret mi yâ Rasûlallah?