Bir sene daha kalacak mıyız bu yatakta?
Kahvaltı yapıp, durmadan sevişerek
Aynı yatakta…
Ben göğüslerinin coğrafyasını tanıyorum eyyy kadınım
Hiç kuşkun olmasın…
Bir öğrenci gibi gözüm kapalı anlatabilirim
Uygarlıkların haberlerini
İkisinin arasında doğan…
Ve ben biliyorum
Gözeneklerinden çıkan tuzlu terinin tadını
Sol dizinin üstündeki çocukluk yarasını
Sırtında uzayıp giden tüyleri de… ipek yolu gibi
Ve saçlarında uyuyan tokaları
İkna etmekte bıçağa hacet bırakmayan kokunu
Karşısına çıkan öldürmeyi meslek edinmiş göğüslerini…
Ben senin med ve cezir vaktini bilirim
Fırtınalı zamanlarını
Bitkilerinin şekillerini
Ağızından narlar ve buğdaylar toplayan
Ve sonra uçup giden kuşların isimlerini…
**
Hep tayakkuz halinde mi kalacak bedenim
Bir Arap atı gibi
Aynaların üzerinde koşarak
Piyano tuşlarının
Zinet sandıklarının…
Hep hayranlıkla donup kalacak mıyım
Bir bedevi dehşetiyle
Muhteşem göğüslerinin karşısında?
Artık iman ettim ey kadınım…
Kuşkusuz küreymiş
Yeryüzünün şekli
***
Bin yıl daha kalacakmıyız
Bu dağınık yatakta?
Bazen giyinip
Bazen soyunarak
Cinselliğin ebedi zindanında uyuyakalmak
Hoşumuza mı gitmeye başladı ne?
Babilli bir kralın mezarındaki
Nakışlara mı dönüştük yoksa
Alışmaya mı başladık
Bu her yere yayılmış kokuya
Ben ona alıştım
Onun bana alıştığı gibi
Başına gelince
Göğüsümün üzerinde küçük bir bölge sanki
Sense elimi uzattığım her yerdesin
****
Ahhhh Eyy kadınım!
Ne kadar da mahcubum sana ve üzgün
Bu çarşafların ipliklerin sayısına varıncaya kadar biliyorum
Boşuna arıyorum gözlerinde bilmediklerimi
Boşuna arıyorum
Sorduğum herhangi soruyu
Oysa ben çok iyi bilirim bir turist gibi
Heykellerin boyutlarını
Taş devrinden günümüze kadar
Su kaplarının şekillerini
Fenikelilerden günümüze kadar
Fars minyatürlerinin çeşitlerini
Rafael’in, Van Goh’nun,
Pikasso’nun, ve Goya’nın eserlerini
Osmanoğllarının yakutlarını…
Ve göğüslerinin kapılarındaki Bizans nakışlarını…
Eski hikayelerden süzülen
Narenciye ve misk kokularını
Ahhhh Eyy kadınım
Ahhhh ne kadar da kötü turist rehberleri
*****
Yaşadık cinselliği akşamdan önce
Akşamdan sonra da denedik onu
Ve yemek esnasında
Ezdik birbirimizi
Bir aşk değirmenindeymişiz gibi
Peki sonra?
Ben öyle yerler bilirimi vücudundan
Bilmez onu hiçbir keramet sahibi
Ne de bir veli…
Ayrıntılarıyla bilirim ben eyyy kadınım
Ondan ki bütün vadileri,
Başakları…
Su kaynaklarını…
İşte böyledir cahil adamların işi…
******
Kaldır beyaz örtüyü
Dayanılmaz oldu sıcak
Ölmüş balık ve çürümüş et kokuyor ağızım
Hiçbir şey beni şaşırtmıyor artık
Hiçbir şey dehşete düşürmüyor
Farkında değilim mutsuz muyum?
Yoksa mutlu mu?
Aylaklık günlerine idmanlıyım
Hiçbir şey yapmıyorum
Kadehleri soğumakta
Ve sigara içmekten başka…
Sende hiçbir şeyin farkında değilsin
Dergileri karıştırmak…
Ve tırnaklarını boyamaktan başka
Keşki eyyy kadınım
Perdelerin birini açsak artık…
Çok özledim serçelerin haberlerini
Ve yağmur sesini
İnan çok özledim
Yelkenlilerin çığlıklarını
Tünellerden geçen trenleri
Ve yolculuk hatıralarını
Çok… ama çok özledim
Kafelerin gölgeliklerini
Dükkanların ışıklarını
Ve insan seslerini…
Keşki birşeyler yapsak
Boğazlamadan önce bizi
Bıkkınlığın kılıcı…