ey O’nunla konuşan, gülümseyen, yürüyen
dostluğun en gizemli vâdisini bürüyen
yanında mı söylerdi ormancı türküsünü
sen de farkeder miydin cihannümâ süsünü
dalgın bir pencerede roman mı okuyordu
mûsikî mi dinliyor, ateş mi yakıyordu
O’ydu, eşyayı seven kumru bakışlı gülüm
baldıranlar içinde sedef nakışlı gülüm
aklın gözü şehlâdır, göremez kanda suyu
sen de mi anlamadın bu kardelen duyguyu
gülümün sûretinde binlerce can görmüşüm
ne böyle bir ıztırâp, ne imtihan görmüşüm
çılgın muhayyilesi kararıyor kulların
ten kadehim doluyor şarâbıyla yılların
bu şarâbı içecek yüreğimden âşıklar
bu şarâbın rengini arıyor sarmaşıklar
son fırtına dinince okyanus alçalacak
bana mahbûbelerin en güzeli kalacak
ey gülümün yanında dağları aşan Duygu
O’nunla sırdaş olan, O’nu paylaşan Duygu
Barsîsa değilim ki ihanet çıkmazında
kâh ezgiye dönerim bir garîbin sazında
kâh asîl bir kavganın aynada izdüşümü
nasıl anlayacaksın esrarengîz düşümü
gülüm, varlığın için şiir istedi benden
devşiriyor yüreğim lâlezârdan, çemenden
dilesin, yıldızları parlatayım yüzünde
rengârenk yelpâzesi olayım gündüzünde
dilesin, getireyim yanına kafdağını
götüreyim evine bengisu ırmağını
pervaneler misali döneyim çevresinde
sükûneti bulayım nârıbeyzâ sesinde
bir ömür çeksem bile bu hicranın derdini
dilesin, omuzumda taşıyayım yurdunu
gülüme bakan mîmar beni vîrân sanıyor
kirpiklerini gören damarda kan donuyor
O, bütün dilberlerin kıskandığı can gülüm
masallar ülkesine hükmeden sultan gülüm
dünyada yenilsem de, ötede zafer yakın
Duygu, hatırım için gülümü üzme sakın