o aşk, kalbime çöken ağır bir yüktü Rabbim
o aşk, ruhumun bile belini büktü Rabbim
kristalin içinde incimi parçaladı
çakallarla sevişen hımcımı parçaladı
yalnızlığım karanlık dökünce yollarıma
siyah lekeler düştü kırılan kollarıma
esrarlı bir köpüğün infilekıydı hayat
tutunduğum her dalın ucunda koptu feryat
O bir masal kızıydı, anlamadı dilimden
kelebekler misali uçup gitti elimden
bulduğum âna değin riyâsız bir kefeni
benimdir bildiklerim çâresiz koydu beni
yarattığın kıvılcım her şeyi yaktı Rabbim
kaderim bana yalnız seni bıraktı Rabbim
ağlamaklı bir yıldız bakıyor taşlarıma
dokunuyor toprakta uçan gözyaşlarıma
görmüyor saatlerin sararıp solduğunu
bilmiyor mezarımın kendisi olduğunu
bozkırımda yeşeren gül sızımdır O benim
göklerime koyduğum yıldızımdır O benim
gölgesini gölgemden esirgeyene inat
‘Şâirindir bu çiçek! ‘ diye duyun kâinat
hayrandım, kapısından kovduğu ânda bile
hangi bülbül beddua eder dünyada güle
göğsünü ışığınla doldur, bırakma Sen’siz
ömrü saâdet bildi gülüm dünt, yada bensiz
orda nefesim soğuk, sesim boğuktu Rabbim
O’na baktığım ânda bile O yoktu Rabbim
ırmak denize aktı; ruhum şimdi Sen’dedir
hayatta bütün mâna bir parça kefendedir
âh benim yeryüzünde oyalanan kaderim
sonsuzluk tezgahında mayalanan kaderim
buldun kayıp ülkeyi bir volkanın içinde
cennetine kavuştun çıkan canın iinde
şimdi yoksun, çünkü yok varlığında yokluğun
sarmaşıklar çölünde tükendi çocukluğun
tanyerinde ânsızın geceyi yaktı Rabbim
senden bana akşamsız seni bıraktı Rabbim