Ta buralara geldim
Çekerek bu çizgileri,
Öylesine;
Yeşilli mavili bir cami,
Altı yassılmış bir minare,
İki ya da üç mezar,
Ermiş bir şairin anıları,
Timurla soyunun adları.
Rast geldim yüzgünlerin rüzgarına.
Kumla örttü geceleri,
Kamçıladı kaşımı, kavurdu göz kapaklarımı.
Şafak:
Kuşların saçılması
Ve taşlar arasında köylülerin ayaksesleri olan
Suyun söylentiler yayan sesi.
(Ancak su da aldı tozdan nasibini.)
Ovada homurtular,
Görünüşler
Yitişler,
Kil sarısı kasırgalar
Düşüncelerim gibi, dönüyorlar
Otelin odasında, tepelerde:
Bir develer mezarlığı bu diyar
Ve benim düşüncelere dalışımda
Hep aynı çöken suratlar.
Rüzgar, o harabeler efendisi mi
Benim tek ustam?
Aşınmalar:
Gitgide büyür zerre.
Ermişin türbesinde,
Bir çivi çakmıştım
Kurumuş ağacın derinine,
Öylesi değil,
Diğerleri gibi, kem göze karşı:
Kendiminkine karşı.
(Bir şeyler söyledim:
Rüzgarın alıp götürdüğü sözcükler.)