gene mahzunuz muhip! onlar sevindi
sallantılı aşklar şakırdar yerkürenin kulağında
başarı tanrısı beton akıllara hükmünü bildirdi
Spartakus değil, işte gene Sparta kazandı
biz, büyüyen kiplerin tanrıları
“ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar”
Bir meyhaneyi bile haneye çeviremeyiz artık
ey akşamın son çocukları, sonsuz
ormanlara kaybolan okşayış ve sonrasız
sulara susayan Cravan’ların akşamı
ismiyle çağrılanların son kafilesi mi duruyor gölgenizde
şairlerin atası son defa mı bakıyor arkasına
“ruhlara tutunup dil dökmeye çalışırken Eurydice”
mülkiyetin erdemi mi çalar yakınlıkların kapısını
ey rintlerin son akşam yemeğine yetiştirilen
Karısı’nın Hırsız’ı
işte gene cumhuriyetin alfabesiyle dolanırız yenilginin kalbine
işte gene onlarsızız: Mişkin, Peçorin, belki Onyegin
ey bizi büyüten imge! ulu değil
ulur gibi eziliyor r
kardan adamların ilk a şapkası: aksan konfeksiyon
ey Ahmet’in, Arthur’un, Nazım’ın ve Baba’nın yırtıldığı an
gene yenildik muhip! onlar kazandı
bizim için yitik Dutchman’di, çok söylemiştik, uçardı
biz uçardık esrimenin bin türlüsüyle; kahvaltıda bile
o ülkeden mi gelmiştik, sevişirdik düşağacının altında
hoyrat akşamüstlerinde, Erzincan’a giderken Fahriye ve
bir yerden bir yere giderken bile sevişmenin bin türlüsüyle
zaten bizim bir yerden bir yere gitmemizin adıydı Cemal
ve Edip’di en iyi yol arkadaşı yazıyla; mektuplarımız yanlış
zarflara konulurdu ve hep topuğumuzdan vurulurduk nedense
bir hal midir yiten ve gidiş sıfır ve artık hiçbir çocuk ağız tadıyla
okuldan kaçmıyorsa, inmiştir üstümüze tam dört yüz darbe
inmiştir high-tech felci inimize
“ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar” Muhip! onların elinde