ÖYLESİNE BİR MASAL Kİ
Benim bahçem yoksuldu;
İki dala bir yaprak düşerdi ağaçlarımdan.
Kuşlarım ödünç alırdı kanatlarını
İşlerinden yorgun dönen arkadaşlarından.
Zeytin, peynir, reçel, bal
Konserleri verilirdi her gece
Sofralardaki yapayalnız ekmeklere
Ve yokluklar yarına bırakılırdı böylece..
Soğuk sular akardı çeşmelerden,
Doktorlar saklambaç oynardı hastalarla.
Her akşamki sazlı-sözlü eğlencelerden
Çocuklar hasta olurdu pastalarla.
Aylı-yıldızlı-mehtaplı gecelerdi tüm
Sokaklar, evler ışıl-ışıl parlardı.
Çözümlemesi zor bilmecelerdi, kördüğüm;
Ve bakar bakmaz çözüm bulan adamlar vardı.
Öyle okullarımız vardı ki orada
Öğretmenler Hoca’larının öğrencisi değil.
Ner’deyse kulu-kölesiydi, kıran-kırana.
Derslere bile girilirdi arada.
Nasıl anlatsam, bizim ora’lar
Öyle sıradan bir semt, bakımsız bir mahalle değil,
Sanki Cennet’ten bir köşe,
Bağımsız bir masal ülkesiydi.
Ah! Sizler görmediniz çocuklar, çünkü
– Dilerim görmeyiniz – o günler geride kaldı.
Dinlemediniz böylesine bir öykü.
Şairine gülmeyiniz, bir masaldı.