Ölü bir arkadaşın yasını tutuyorum,
Benim gibi iyi bir marangozdu o da.
Birlikte sokaklarda ve düzlüklerde gezdik,
Ve savaşlarda, kayalıklarda, hüzünlerde.
Nasıl da görürdü her şeyi
Benim için: Bir torba ışıltılı kemik…
Gülüşü, ekmeğimdi benim;
Sonra görmez oldu bizi ve o kendine bir çukur
kazdı toprakta
Onu o çukura sürdüler.
O günden bu yana onu daha yaşarken
avlayanlardır
Süsleyen, çomaklayan,
Kurdelelerle bezeyip rahat vermeyen,
Çalılarla donatıp, zavallı uyuyan arkadaşımı
Üzerime salanlar, beni öldürmek için.
Kimin durumu daha iyi, söyle bana, sevgili ölü:
Senin mi, yoksa benim adımı taşıyan kardeşinin mi?
Bunlar konuşulmalı: Dinleyecek birini arıyorum,
Ama bu yıkılmışlığı ve acılar şölenini anlayan yok
görünürde.
Bir yücelik yitirildi,
Bir daha gülmeyecek;
O şafaklarda öldü, beni dinleyen yok;
Bundan bir yere varılmaz, hepsi boşuna,
Çünkü o kendi ölüm kentinde şimdi,
Acısı tamamlanmış,
Bense bir başka işte,
Marangozlar olarak, zavallı marangozlar:
Birbirize onur sözüyle yazılmış,
Birimiz ölüme birimiz yaşama yazılmış.
(*) Bu şiir, Neruda’nın yakın arkadaşı, Peru’lu
ozan Cesar Vallejo’nun ölümünden söz etmektedir.