Boşuna, bu gözyaşları.
Boşuna, bu doymak bilmeyen ateşli tutku.
Güneş batmak üzere.
Orman karanlık, gökyüzü aydınlık.
Gündüzün yerini alıyor akşam,
yavaş adımlar ve kederli gözlerle.
Ayrılmakta olan güne ağıt yakıyor
çok hafif bir esinti.
Elleri ellerimde, istekle
gözlerinin içine bakıp
onu arıyorum,
nerede olduğunu merak ediyorum,
nerede bulacağımı,
içinde gizli olan ruhu.
Karanlık gökyüzünde,
yalnız yıldızlarda titreyen
göklerin o sonsuz ve aydınlık gizemi gibi,
ruhunun ışıldayan gizemi,
titriyor,
gözlerinin koyu karanlığında.
Ben de onlara bakıyorum dikkatle,
tüm aklım ve yüreğimle,
tutkunun mantıksız denizine dalıyorum.
Öğrenmeye çalışıyorum,
onu nerede bulabileceğimi:
gözlerinin içinde,
gülümseyişinde,
tatlı tatlı akan sözlerinde,
ya da yüzündeki dinginliğin
gerisinde.
Yazık, gözyaşlarım,
yazık, yükseklerdeki umutlarım,-
o neşeli gizem benim için değil.
Ne kadar atılgan bir tutku,
ona bütünüyle sahip olmak.
elimdekilerle mutlu olmalıyım:
bir gülücük, bir sözcük,
bir bakış,
bir aşk anıştırması.
Böylesine yoksul olan ben,
ne verebilirim ona karşılığında?
Sonsuz bir aşk var mı içimde,
sonsuz gereksinimlerini karşılayacak,
yaşamın?
Başarabilecek miyim,
kendim olmayı?
Alıp hayat arkadaşımı yanıma,
bulabilecek miyim yolumu,
sonu gelmeyen günler ve geceler boyunca,
sayısız dünyaları bir arada tutan,
sonsuz gökyüzünün içinden,
onlarca samanyolunun ve ışık hatlarının
derin aydınlığı ve karanlığından
ve güneşin doğup battığı
aşılmaz dağların üzerinden?
Bu kadar ürkek, yorgun ve güçsüz,
aç, üzgün, susamış, kör ve yitik olan ben,derinden yaralanmış kalbimle,
nasıl arzulayabilirim,
bütünüyle sana sahip olmayı?
Kimse bize ait değil.
İnsan açlığı doymuyor insanlarla.
Dikkatle
ve gizlilik içinde,
dünya ve onun tanrısı için açan,
birer nilüfer onlar.
Günler ve geceler boyunca,
sevinçte ve üzüntüde,
zenginlik ve yoksullukta,
yaşamda ve ölümde
ve mevsimlerin sayısız döngüsünde,
çiçek açıyorlar kokuları duyulsun diye,
güzellikleri ve tatlılıkları görülsün diye.
Kesimemeli hiçbiri,
tutkunun bıçağı ile.
Sevmek için varız,
ve güçlü bir aşk beslemek için.
Sevdiğimizi sahiplenmek için değil:
İnsan tutkusundan üstündür insan ruhu.
Derinlere gömülmüş tüm sesler bu dingin gecede,
Ateşli tutkunu bir kenara at gözyaşları içinde.
Evine dön yavaş adımlarla.
Kasım, 1887