Güneş kayboluyor, gün bitiyor,
Bosforlu sularsa rengarenk.
Yoksul Türkiye ikindi namazına
Görkemli minarelerden sesleniyor.
Niçin yabancı ülke! Düşüncemde
Giden gemiyi görüyorum.
Onların bayraklarındaki gibi
Yarılmış ay gökte yüzüyor.
İyi günler İstanbul, Sultan’ın şehri,
Süleymaniye Camii ve yoksul ülke,
Gümüş dükkânların yanı başında
Gelen gidenlere açılmış eller.
İyi günler sokakta kahve içip
Kâğıt oynayarak zaman öldürenler.
Bilinmez kâğıtların talihi kime
Ve amma Türkiye sıkıntıda.
İyi günler bu çıplak yorgun ayaklar
Siz yabancıların ayakkabılarını boyayan çocuklar,
Sizin gibileri şu an Gunip dağında
Ağaçlar altında şarkı söylüyor.
İyi günler toprağa dayalı dizler,
Göğe kaldırılmış zayıf eller.
Bin yıllar namaz kıldınız,
Allah sizi nasıl bıraktı böyle?
Geri döndüm ben Dağıstan’a,
Biliyorum yükseklikleri ben
Kardan damları var yüksekliklerimin
Uğuldar derin vadilerde nehirler.
O dağlarınıza sis indiğinde
Öksürdüğüm nefesimi gördüm ben.
O sizin kayalarınız damlarken,
Gözyaşları gelir aklıma.
Türkiye’nin sularını yarıp, ağır düşüncelerle
Gidiyor bir gemi Yunanistan’a.
Pişmanlık veren bir şarkı okuyorum,
O “vatan, vatan” diye inliyor.