Çağlar zamanı sallardı yıllar uyurken asırda
Avuçlardaydı yürekler İlâhî aşk denen sırda
Dertler eridi sevgide diken kırıldı nasırda
Onlar ki sevda yeliyle sildiler yürekten kini
Hor görmediler çirkini
Güzele “güzel” dediler
Bağdaş kurup oturdular gâh halıda gâh hasırda
Anadolu idi toprak çadır da birdi kasır da
Mâna delirdi sözlerde
Obalara “el” dediler
Dağlar küçüldü gözlerde
Fırtınaya “yel” dediler
Gamze kanlı hançer oldu yâr dudağı “gül” olunca
Eritti sevda güneşi yürekler “gönül” olunca
Aslıhan’ın ateşiyle Kerem yanıp “kül” olunca
Sevgilinin olmadığı diyara “gurbet” dediler
Ecele “şerbet” dediler
Sevdaya “ecel” dediler
Elvan-elvan açtı güller bahçıvan “bülbül” olunca
Çirkin çehre “cemal” oldu yürekler “gönül” olunca
Sineye “seyran bağları”
Yâr zülfüne “tel” dediler
Gösterip karlı dağları
Ferhat’a “git del” dediler
Her kısrağa binmediler “bizden daha arık” diye
Dağda kırda yalın taban sürüdüler “çarık” diye
Sarıp İlâhi sevdayı başlarına “sarık” diye
Tarihe kırk düğüm atıp zaman içre çağ oldular
Birer ulu dağ oldular
Ebede “ezel” dediler
Beklediler bin sabrile helva olsun koruk diye
Yücelerden enginleri gözlediler doruk diye
Aşkı çilesinde örüp
Fâni dünyayı boş görüp
Yaratılanı hoş görüp
“Her ne isen gel” dediler
Kelle sürüyen kanları gazâda bir damla görüp
Bir dilberin iki damla gözyaşına “sel” dediler
Korku bekleyen dağları burcundaki çamla görüp
Boşaltırken dizginleri “Bre Çamlıbel” dediler