“Yok” yoktur Anadolu’nda,
Diretirler dayatırlar…
Ulaktır dilek yolunda
Anadolu’da yatırlar…
Telli Baba, Tüllü Baba,
Sarığı püsküllü baba,..
Düğümlerken muradını,
Bilen var mıdır adını?
Toprak zamanla örtülü,
Görüp kabirdeki gülü;
Dediler ki, “Güllü Baba…”
Kavuklar gökleri deler,
Gök toprağa yıldız eler,
Anadolu’da geceler
Çağlayan bir “nûr” selidir…
*
Varacağın Mevlâ ise can nedir?
Azrail’in ayağına çal da gel…
Ebedî bir hayat içre an nedir?
Git zamana bir ömürlük dal da gel…
Ey Şehid! Iraksan Anadolu’ndan,
Alıkoyan mı var seni yolundan?
Orada yok ise bağlayıp saran,
Bırak orda kalsın kanayan yaran;
Mezarını omuzuna al da gel! ..
Ölüm değil son çığlığı koparan,
Son mızrapla kopan gönül telidir…
Ay aşarken yüceleri;
Anadolu geceleri,
Sizin gibi niceleri
Okşayan seher yelidir…
*
Bin yankıyla çınla bir özge “hey”de,
Kanatlan Mevlâ’ya inleyen ney’de,
Gördüğün var ise baktığın şeyde;
Ne yandan bakarsan görünmelidir…
Burada zaman bölünmez;
Geceler günde yaşanır.
Anadolu’da ölünmez;
Zaman üstünde yaşanır.
Geçmişin izi silinmez;
Yarınlar dünde yaşanır…
*
Göle yoğurt mayalarken Velîler,
Mor dağlara diz çöktürür Deliler…
Dirilerle yaşıyorsa ölüler;
Şu esen yel Hacı Bektaş Velî’dir…
Şu bulut Düllük Baba’dır,
Battal Gazi şu fırtına…
Belki şu koca bahadır;
Sultan Şeyhmus Enzelî’dir…
*
Mevlâ için Mevlâna’ya varanda,
O ebedî âlem ruhu saranda;
Nedâmetler yıkanıp gözyaşında,
Veysel Karanî’nin kabri başında,
Dizini toprağa vuranlar bilir,
El açıp boynunu buranlar bilir:
Gönül adamına sır olur ayan,
Cümle esrarını edip de beyan,
O an meltem değil sırtı sığayan,
Sanki Yüce Peygamber’in elidir…
“Yok” yoktur Anadolu’nda,
Yoktur ikilik, Bir vardır.
Kalpleri Allah yolunda,
Dillerinde Tekbir vardır…