Bir kuşsunuz kimi zaman
gökçe kanatlar takınıp gönlünüzce
uçarsınız gönlünüzün gökyüzünde
yüzde yüz bir kuşsunuz
yoktur kuşluğunuzdan bir kuşkunuz
kuşları suskun bir kuşluk vakti
apansız açıverir gökyüzünde
kuşluk ötesi umutlar
bir bakarsınız ki gök yüzünüz…
Yüzünüz doksandokuza inmez
oysa siz inersiniz her gece yeryüzüne
buğulu bir toprağa dönünce deniz
bire iner yüzünüz
kovunuz kara bulutlarını karamsarlığın
keremi boldur Mevlâ’nın
hangi kul aç
atılınız köpüksüz dalgalarına toprağın
ödünç ömrünüzü kulaç kulaç
azgın akıntılara karşı yüzünüz…
Gök ağlar nasırında güleç gayretlerin
ve güler yeryüzüne
ağlayan kafatasında gülen bir yüz
gülen yüz kendi ağzıyla
ansızın yer yüzünü
gök alev pençelerle yırtarken yeryüzünü
bine yükselir yüzünüz
elinizde gülen yüzsüz bir ağız
yüzsüz yengeçlere doğru yüzünüz…
Bir kuşsunuz gecikmiş kuşluklarda
bir kafeslik zaman için ipek teleğinizle
yeryüzünün demirden derisini yüzünüz
darası alınmış saf sözler için
vakit dar daral geldi kafesinizde zamana
gökyüzünüz yüzünüzden gayrı bir gök vermiyor
siz gökleri emzirirken obur gözlerinize
bir bakarsınız ki yer yüzünüz…