Ergen eğreltilerde patlayan şebnemlerdi
O nemli kuytuları yırtan aygırlığımız…
Bin ömrü bir lahzaya hangi rüya demlerdi;
Havaya hava çizen o hercai Havva Kız
Sevda semaverinden fincana dolmayaydı? ..
Bezminde bir Ecenin
Nedir hükmü gecenin?
Cânan olmazdı cenin;
İki can eriyip de bir cana dolmayaydı…
Uçurum kısrakları; yele, köpük ve sakız…
O demler ki, avuçta kor söndüren demlerdi.
O Havva ki, sırrını saçlarıyla setredip,
Dudağında dağlanan dilini bademlerdi.
Bir mumun alevini bin arzuyla titretip,
Havva’yı hatmedenler hep aynı Âdemlerdi…
Kaleminde sevdalar tomurcuklanan edip,
Sözlerini edebin dizginiyle gemlerdi.
Hangi şair yaşardı nefsini azat edip,
Şehvet şıvgınlarını şiirden yolmayaydı? ..
Son kısrak sağrısında karalarken akları,
Sevda bahçelerinde son çiçek solmayaydı…
Bin arzuyla kişneyen uçurum kısrakları,
Her sorunun başına eklenen “mâdem”lerdi…
Kısrak uçurumları önünde olmayaydı;
Hangi Mecnun sahrada yılanları yemlerdi? ..
Çölde çıldıran maya,
Koşar olmaz olmaya…
Aşkı kabartan maya:
Âdem ile Havva’yı yoğuran ol mayaydı…
Uçurum kısrakları ıslattıkça kumları;
Çeker bir vaha gibi kısrak uçurumları…