(Kâbe-i Muazzama’ya karşı)
Gel demiştin, aha geldim,
Özge bir sabaha geldim.
Bakmadan alçak nefsime;
En yüce dergâha geldim…
Aç kapını ey sevgili, bak ilk kez evine geldim.
Sıkıp birer misket gibi avucumda gözlerimi;
Gönül dergâhımda yanan o mum alevine geldim.
Yılları içirdim güne,
Bastım başımın üstüne,
Düğümledim tek bir söze bildiğim tüm sözlerimi,
Giydim dünya kısbetini, ukba peşrevine geldim;
Daha önce bin kez gelmiş gibi ey yâr yine geldim…
* * *
Gel demiştin, sana geldim,
Ölü idim, cana geldim.
Serçe kadar sıkletimle,
Bu ulu mizana geldim…
Gördüm ki nice divane dergâhında bende imiş,
Hicabımdan uğrun-uğrun, öyle sine-sine geldim.
Soktum gözümü gönlüme; baktım evin bende imiş.
Kün şerh edince şürûhu;
Attım elimdeki rûhu…
Anladım ki senin aşkın ne canda, ne tende imiş;
Tazeleyip imânımı; dine geldim, dine geldim! .
Daha önce bin kez gelmiş gibi ey yâr, yine geldim…
* * *
Gel demiştin, işte geldim,
Kavrulup ateşte geldim.
Ne hâl oldum, anlamadım;
Belki de bir düşte geldim…
Bin kez baktım, göremedim cemâlini kara taşta,
Görünmedin ey sevgili, gökte miydin, yerde miydin?
Ne sapsarı madenlerde, ne o sim-siyah kumaşta…
Dönüp durdum adım-adım,
Gitti aklım, anlamadım.
Diz vurulan, yüz sürülen beyaz mermerlerde miydin?
Kırıp mermerleşen aklı, kendimin kendine geldim;
Daha önce bin kez gelmiş gibi ey yâr, yine geldim…
* * *
Gel demiştin, çıkıp geldim,
Beklemekten bıkıp geldim.
Vuslatına ermek için,
Can bendini yıkıp geldim…
Süleyman değilim hâşâ, bilemem ki kuş dilini,
Kuş aklımla kavrayamam makamını İbrahim’in;
Bir seni sevdim sevgili, bir de senin sevgilini…
Anınca bir kez adını,
Duydum rûhun feryâdını.
Savruldum bu seda ile: “Yere yüksel, göklere in! ”
Aştım nefsin sahrasını, aşkın kemendine geldim;
Daha önce bin kez gelmiş gibi ey yâr, yine geldim…
* * *
Gel demiştin varıp geldim,
Yüreğimi yarıp geldim,
Nefis denen paçavrayı
Ayağıma sarıp geldim…
Ne alevinde kandilin, ne yanan pervânelerde,
Ne çığlığında meczûbun görebildim seni ey yâr…
Aklın uçup da idrâkin vurulup düştüğü yerde;
Mi’râcına eren gibi,
Daha önce gören gibi,
And olsun ki benliğimi silince gördüm beni yâr.
Ruhumdaki taşkın seli durduran bendine geldim;
Daha önce bin kez gelmiş gibi ey yâr, yine geldim…
* * *
Elim sende, evin bende; ben isterim vermesen de…
Ne taştadır, ne kumaşta; aşk gönülde, değil tende.
Ey sevgili ne yaptım ki, sezâ gördün bu ihsâna?
Ya Rabbenâ! Hamd ü senâ; yalnız sana, yalnız sana! ..