Sus! ..
Dizilsin can ipine dertlerin düğüm düğüm,
Bakışım anan gibi kucaklasa da seni,
Sen değilsin gördüğüm.
Sende gördükçe beni;
Çözülür düş yumağı, sökülür tüm ördüğüm.
Sus, sabrın tezgâhında çözülür her kördüğüm…
Sus! ..
Kunduranın sesi öpsün kaldırımlarda
Yorgun yıldırımları alnının ortasından…
Unutma ki dününde solan gonca güllerin,
Eğilmiş su içiyor günün bakır tasından.
Ve bil ki, zaman denen şu azgın çağlayanda
Suskundur “an”ın sesi.
Öpsün yıldırımları sus,
Kunduranın sesi…
Sus! ..
Kunduranın sesi kuru bir yağmur gibi
Çözsün prangasından çöllerin çığlığını…
Dağlar ne kadar deli olsa da anlayamaz
Derinlikleri saran suların sığlığını…
Şiir şelalesine ermedi haykırışı;
Suskundu Ran’ın sesi.
Öpsün yıldırımları sus,
Kunduranın sesi…
Sus! ..
Kunduranın sesi kursun zembereğini
Zemheri zamanlarda sıcacık saatlerin…
İnan ki, ufuklara umutla baktığın an,
Gözlerin görmediğin denizlerden de derin.
Uyut öfkelerini sabrın sıcaklığında,
Unutma, koptuğu an başka bir ses duyulmaz;
Zamanı geldiğinde Sûr’udur İsrafil’in
Suskun duranın sesi! ..
Öpsün yıldırımları sus,
Kunduranın sesi…