Nasırlandıkça yürekler “dil-i şeydâ”yı unuttuk
İhtiras sahralarında gömüp Leylâ’yı unuttuk
Nerde söküp de kalbini sevdiğine veren yiğit
Arastaya düşünce aşk kara sevdayı unuttuk
Savıyorken sinemizden bir hançerin darbesini
Ensemizde alev-alev yanan palayı unuttuk
Düşüncemiz mor dağların ardındaki sırrı çözdü
Yolumuzun üzerinde yatan belayı unuttuk
Vuslat içinde hasreti öylesine kanıksadık
Ki gurbette yurdumuzu yurtta sılayı unuttuk
Hoş gelmedi ne sözümüz ne yüzümüz yarenlere
Sözlerde sinsi riyayı yüzde cilâyı unuttuk
Unutulmaz hatıralar bırakmak için dünyada
Bizi bir an unutmayan yüce Mevlâ’yı unuttuk