Kurardın her gece bir altın şehir
Seher vakti nerelerde yıkardın
Gül oyalı al yazmanı ayda bir
Yarpuz kokan derelerde yıkardın
Sana gelmiyordu samanlık saray
Vay gülüm vay
Seven can verirdi bir çift sözüne
Açılmaz bir gonca idi dudağın
Bir “erkişi” gözü değse gözüne
Pençe-pençe kızarırdı yanağın
Kaçardın kişnerken içinde bir tay
Vay gülüm vay
Yedi renk emerdi gözünde çakır
Gökkuşağı yaylanırdı kaşında
Kızıl kor olurdu elinde bakır
Sen sıra beklerken çeşme başında
Eriyip akardı bakraçtan kalay
Vay gülüm vay
Düşlerin mızrabı taşa değse de
Gönül bağlamanda o tel inlerdi
Sana gıpta eden kızlar neyse de
En çok kıskananlar hep gelinlerdi
Kaşların hilaldi yüzün dolunay
Vay gülüm, vay
Suyuna değince sağnağın saçı
Küçük derecikler özenir nehre
Sonunda o köyden yükleyip göçü
Geldiniz düşünü kurduğun şehre
Hicretiniz köyde sayıldı olay
Vay gülüm vay
Binalar dağ gibi ekmekler ufak
Uçsuz bir ummanda Bismillah vira
Her dönemeç belâ her köşe nifak
Yıllık geliriniz bir aylık kira
Ne çabuk geçiyor kirada bir ay
Vay gülüm vay
Bir gece düşüne girdi ulu cin
İçirdi bâdeyi zamana uydun
Nasıl da yakıştı sana “blucin”
İlk hazzı ilk gece işinde duydun
Gördün ki zorluklar ne kadar kolay
Vay gülüm vay
Kartal kanadında süzüldü hava
Uçtun ayakların kesildi yerden
Bir türlü bir dala konmadı yuva
Şehzâden bakmadı pencerelerden
Sen dansa kalkarken bozuldu halay
Vay gülüm vay
Rüzgâr nerden esse o yana yattın
Üniforma soydun mum alevinde
Gitmek için asteğmene dayattın
Kız ne işin vardı orduevinde
Baban paşa mıydı deden miralay
Vay gülüm vay
Hiç yok olur muydu kadının adı
Özgürlüğü ak gerdana işledin
Alnındaki ar damarı çatladı
Dudağında dönülmezi dişledin
Küçük bir ninniydin ettiler nanay
Vay gülüm vay
Bir filizdin uçurumun ucunda
Derinliğe doyamadı sığlığın
Bir yel esti tükenişin burcunda
Tren raylarından uçtu çığlığın
Kesişti makasta sonsuz iki ray
Vay gülüm vay
O hasret çektiğin bu koca şehir
Yine öğütüyor değirmen gibi
Caddeleri nehir havası zehir
Vitrinleri şehvet renkli ten gibi
En ciddi cümlenin özünde alay
Vay gülüm vay
Yasını tutan yok adını bilen
Hâlâ gözünde mi o kara perde
Gidenin yerini alıyor gelen
Hiçbir şey durmuyor durduğu yerde
Nazlı otobüsler hızlı tramvay
Vay gülüm vay
Şu şehir sandığın boz-bulanık su
Her dalgası bir limana susamış
Gecesi bin tuzak günü bin pusu
Kırk başlı bir ejder kana susamış
Ne altın okları savurdu bu yay
Vay gülüm vay
Bilmem seni nice etsem hikâye
Garip hasta toy hekimin umrunda
Şu dünya hayatı olunca gaye
Bu hazin hikâyen kimin umrunda
Dilekçen makamdan alır mı onay
Vay gülüm vay