mübalağa yorgunum bu ölüm bâzârında
gözlerimin akında cesedim ışıldıyor
acım dirhem etmezken ağır geldim hayata
münzevi bir gecede direnmek de hayli zor
o halde ne yapmalı- yalnızlık yasaklanmış
elim kolum kelepçe her kapıda biri var
derken çözüldü büyü – kuşlar çığlık çığlığa
sesleniyorlar tekmil: bir bahardır intihar
kırık cam paslı bıçak denendi bileğimde
alkole batmış kanım süzüldü usul usul
dönüp baktım aynaya gözlerimde bir şenlik
benden cazip olamaz şimdi hiç bir istanbul
beşir fuad haklıymış hem sergey yesenin de
intihar bir şairi benimseyen tek kundak
damarımı terkeden tutsaklığım belki de
o ki rüyalarımı süsleyen kanlı dudak
biri hüznü ilahi biri hüznü sipahi
aynı ümmetin tanrım iki bezgin ucu mu
bir su sessizliğiyle ön cebime damlayan
bir tür cinnet mi öksüz- yoksa hikmet burcu mu
dünyanızda kaç şair böyle vurdu kıyıya
ahmet oktay biliyor enis batur da öyle
ama ebcetle bile sığmıyorlar sayıya
sen söyle kalbim şimdi allah için sen söyle
‘ölmek yenilik değil doğmak da öyle ama’
duyduğumda yesenin seni ne çok sevmiştim
sonra geceler boyu utançlarda küçülüp
o dipsiz cinnetlerde buluşuruz demiştim
bir gün baktım cihâna mübalağa mürekkep
ve ölümle beslenen bir yumak sanki hayat
ne felsefe ne bilim asla dikiş tutmuyor
tükendi denilen can tükenip de gitmiyor
evet intihar haktır denemeyen alçaktır
bilseler ne yorgunum bu ölüm bâzârında
çekip gitmek erdemli-katlanmak zor geliyor
üstelik bekleyen çok şairler mezarında
‘İnsan Bir Yalnızlıktır’