Nasıl bir âşıktı derseniz eğer,
Pirden destur almış Ruhsatî Baba.
Kıymetini bilen azmış meğer,
Dünyaya bir gelmiş Ruhsatî Baba.
İlâhi varlığın sır tutmuş kabı,
Her zaman özünde taşımış Rabb’ı,
Hiç kimse içmemiş içtiği abı,
Aşk sarhoşu olmuş Ruhsatî Baba.
Çürük tahtalara çivi çakmamış,
Deryayımış kenarını yıkmamış,
Kendi aleminden dışarı çıkmamış,
Yaradanı bulmuş Ruhsatî Baba.
Çanak çömlek değil, çer çöp belleme,
O bir dervişândır postun elleme.
Yemin ederim ki kendi kelleme,
Ummanlara dalmış Ruhsatî Baba.
Ham insana uzak Mevlâ aşığı,
Can gözünün feri ahret ışığı,
Sanat sarayının altın eşiği,
Eskimeden kalmış Ruhsatî Baba.
Meşkle muhabbetle coşmuş da coşmuş,
Sevgi potasında hallolmuş pişmiş,
Mürüvvet denilen varlığa düşmüş,
Doldukça dolmuş Ruhsatî Baba.
Yazı tarif etmez, sözü tarif etmez
Anlatmak ne mümkün çünkü güç yetmez
Aklımdan gitse de gönlümden gitmez,
Sevilmeyi bilmiş Ruhsatî Baba.
Kangal kazasıdır Deliktaş köyü,
Sivas ilimizin manevî suyu,
Huzuruna geldik görelim deyi
Gizli haber salmış Ruhsatî Baba.
Ben onu seslerim o beni sesler
Bomboş yüreğimi döşeyip süsüler
Bu Sefil Selimi dudağın ıslar,
Tadından tat çalmış Ruhsatî Baba