Pompei’nin göklerinde anason ve malt
düşüyor kuytu adımlarıyla müteşair
düşüyor hatırlamanın çarkına yara dediğin
zatülcenp tavuklar geçiyor laklı kapaklardan ilh ilh ilh
ey sırı dökülen aynalardan geçen ince mülk
sat resim çektirir gibi bakan yağlı suratları
(anılarını satarak geçinen bir gazi tanımıştım
siyahlar içinde cüzzamlı)
taşıyor foseptik çukurları belediye çaresiz
son blues çalıyor ama ne kadar basitsiniz
kentleri dolaşan söylen
dolara endeksli gölge bulmuş vitrinini
geçiyorum zavallı mankenlere basarak
balgam olup akıyor afiş aşkları
barlarda üstsüz garsonlar şiir okuyor
mutsuz hanımlar kadehte boğuyor kocalarını
”şeyy” diyor biri ”amuda da kalkar mısınız? ”
”adım Şakir” diyorum ”törpü taşımam! ”
duymuyor kimse orada değilim çünki