Kendi yeteneğimi
Çok iyi biliyorum. Bence
Şiir – pek öyle zor iş değil.
Her şeyden zoru,
Bana acı çektiren yurt sevgisidir
doğrusu.
Dizecikler yazmak,
Methiyeler,
Bir kıza, ayışığına, yıldızlara
Bunu herkes becerir.
Oysa başka duygularım benim, kemiriyor kalbimi
Ve başka düşüncelerim…. eziyor beynimi.
Bir saz şairi olmak istiyorum
İstiyorum bir de vatandaş
Herkes gibi kibirli
Örnek ve çağdaş.
Üvey oğlu değil SSCB’nin.
Uzunca bir süre kaçtım Moskova’dan, ki,
Hünerli bir şekilde
İyi geçindiğim söylenemezdi milislerle
Onlar ki her sarhoşluk rezaletimde beni
Tıkmışlardı kodeslere
Gösterdikleri nezakete teşekkürler
Fakat hoş değil uyumak
Kuru bir sedir üzerinde
Ve sarhoş sesle
Dizeler okumak
Nezaret-i kaderi hakkında
Bedbaht bir kanaryanın.
Kafes kuşunuz değilim ben sizin!
Ben şair!
Bir tutmayın beni Demyan* Memyan’la.
Kabul, bazen körkütük sarhoş oluyorum,
Fakat bunun için gözlerimde
Harikulâde açılıp saçılıyor dünya.
(…)
Sisli bir nehrin içinde
Koşuyor günler seller gibi
Belirip kayboluyor
Kâğıttaki harfler gibi.
Moskova’dan geldim Bakü’ye
Zanaatin şiirinden bahsediyor Çagin bize:
“Bak, diyor,
Daha iyi değil mi kiliseden
Şu kuleleri kara petrol şadırvanlarının
Mistik bulutlar tak etti canımıza şair.
Anlat artık güçlü olanı
Şöyle dimdik ayakta duranı.”
Petrol, bir acem halısı gibi
Yatıyor suyun üzerinde.
Ve akşam karaltısı
Serpiyor çuvalından göğün yıldızlarını
Ama ben de hazırım
Tertemiz bir yürekle ant içmeye
Fenerlerin
Muazzam yıldızlar olduğuna, Bakü’de.
Endüstrinin kudreti hakkında düşüncelerle doluyum.
İnsan gücünün sesini dinliyorum.
Bize yetiyor – yıldızlardan öte –
Işıması göğün
Dünya üzerinde yaktığımız bu yapay ateşle
İşte boynumun üstünde
Ayık bir başla
Diyorum ki:
“Hey Sergey,
Gelip çattı zamanımız
Sessizce oturup açalım Marks’ı
Çözmek için
Satırlardaki sıkıcı aklı.”