Bir rüyaydı, Ayers Kayası’ndaydım san ki. Beni bir
aksakal karşıladı. Yaz, dedi. Yazdım, yazıyorum.
Buraya eller geliyor, dedi. Üzgündü. Bana bir şeyler
anlattı.
Kaybetmek, kaybolmak değildir, dedi, üzülme.
Yine de bir gün hepimiz kaybolacağız.
Mechûle mi, malûma mı, onu sen bileceksin,
dedi.
Dünya doğurur, bil, dedi. Bildim.
Doğurduğunu çocukken gördüm. Yalnızdım.
Sonra yaşlı bir kadın bana su içirdi.
Hazer denizini gör, dedi. Gittim gördüm.
Or’da bir mağ’ra var, dedi. Gittim, gördüm.
Or’da, atalarımı gördüm. Kafkasya’da yaşayan
atalarımı.
Aklıma Anam düştü. Anam, Dünya.
Sonra dağları, taşları yazmaya başladım.
Aksakal, anlatıyordu. Bir arkadaşın ölecek,
yüreği yarık, dedi.
Öldü.
İki insan var, dedi, birisiyle raslaşacaksın. Bir
aşkın sonunda. O, sana bir taş verecek, dedi.
Ötekine, sen taş vereceksin, dedi.
O t
……….
……….