Saki-i devranın meyhanesinde
Ne bir gün ne bade ne de can kalır
Mecazi şahların darphanesinde
Ne sikke ne tuğra ne de nam kalır
Muhkem kal’a yapmış şehr-i Vidin’e
Güya muavenet etmiş bu dine
Ne Kabe ne Mekke ne de Medine
Ne Halep ne Mısır ne de Şam kalır
İsrafil’in üfürdüğü hengamlar
Bakır gibi erir sim gibi damlar
Yıkılır yedi kat direksiz damlar
Bekabillah bir yıkılmaz dam kalır
Kul keyfince kudret meyvesin bitmez
Kadirin işine kudretler yetmez
Cahilin meyvesi kemale yetmez
Seyrani’nin keyfi gibi ham kalır