Bunları da Okuyun

    Korrekto Korrekto Korrekto Alabundila Şiiri – Alper Gencer

    29 Aralık 2021

    Nasılsın Bugün? Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Uzak Beyaz Bir Hayal Tutuyor Ellerini Şiiri – Nurullah Genç

    29 Aralık 2021

    Yirmi Beşinci Saat Şiiri – Attila İlhan

    28 Aralık 2021

    Orda Bir Köy Yok Uzakta Şiiri – A. Hicri İzgören

    29 Aralık 2021

    Âdem Tabiatlı Melek Sıfatlı Şiiri – Seyrani

    29 Aralık 2021

    Sone 80 Şiiri – William Shakespeare

    29 Aralık 2021

    Sen Türkü Yak Ben Mermi Şiiri – İbrahim Tenekeci

    29 Aralık 2021

    Sone 2 Şiiri – William Shakespeare

    29 Aralık 2021

    Bağışla Şiiri – Hekimhanlı Esirî

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Yabancı Şairler»Thomas Stearns Eliot»Little Gidding Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Little Gidding Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Thomas Stearns Eliot- Thomas Stearns Eliot
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Karakışta bahar kendine özgü mevsimdir
    Günbatımında donuklaşsa da sonsuzdur,
    Zamanda asılı, kutupla dönence arasında.
    Kısa gün ışıl ışıl olunca, ayaz ve ateşle,
    İvecen güneş buzu tutuşturur gölcük ve hendeklerde,
    Sıcaklığın yüreği olan rüzgihsız ayazda,
    Yansıtarak suyumsu bir aynada
    Bir ışıltıyı, körlüktür bu öğle saatinde.
    Ve parıltı, daha yoğun çalı ve maltız alevinden,
    Uyandırır suskun ruhu: yel değil yortu ateşi
    Yılın karanlık zamanında.
    Erimeyle donma arasında
    Ruhun öz suyu titrer. Ne toprak kokusu vardır
    Ne de yaşayan şeylerin kokusu. Bahar zamanıdır bu
    Ama zamanın sözerdiği değil. Şimdi çit
    Bir saatliğine ağarır geçici çiçekleriyle
    Karın, daha beklenmedik bir çiçek
    Yaz çiçeğinden, ne tomurarak ne de solarak,
    Yani kuşak düzeninde değil.
    Nerededir yaz, düşlenemeyen
    Sıfır derece yaz?

    … … … … … … … Buradan gelseydin,
    Sapman beklenen yola saparak,
    Gelmen beklenen yerden gelerek,
    Buradan gelseydin Mayısta, görürdün çitleri
    Gene bembeyaz, Mayısta, kösnül tatlılığıyla.
    Gene aynı olacaktı yolculuğun sonunda,
    Umarsız bir kral gibi gece gelseydin,
    Neden geldiğini bilmeyerek gündüz gelseydin,
    Gene aynı olacaktı, bozuk yoldan ayrılıp da
    Domuz ahırı ardından sapınca iç sıkıcı yapıya
    Ve mezar taşına. Niye geldim diye ne düşündüysen
    Yalnız kabuğudur, kapçığıdır anlamın
    Ki amaç yalnız o amaca ulaşılınca anlaşılır,
    O da ulaşılırsa. İsterse hiç amacın olmasın
    Ya da tasarladığın son’ un ötesindedir amaç,
    Ulaşılınca değiştirilir. Öyle yerler vardır ki
    Dünyanın da ucudur, bazıları deniz mağaralarında,
    Ya da karanlık bir gölde, bir çöl ya da bir kentte¬
    Ama en yakını budur, yer ve zaman bakımından,
    Şimdi ve İngiltere’ de.

    … … … … … … … Buradan gelseydin,
    Saparak istediğin yola, başlayarak istediğin yerden,
    İstediğin zamanda ya da istediğin mevsimde,
    Hep aynı olacaktı: Savmak zorunda kalacaktın
    Duygu ve düşünceyi. Burada gerekmez doğrulaman,
    Eğitmen kendini, ya da merak gidermen
    Ya da haber yayman. Diz çökmen gerekir burada,
    Yakarışın geçerli olduğu yerde. Ve yakarış başkadır
    Bir sözcükler dizisinden, bilinçli uğraşıdır
    Yakaran kafanın, ya da mırıltısı yakaran sesin.
    Ve ölüler neyi söylemediyse hiç, yaşarken,
    Anlatabilirler sana, ölüyken: Haberleşir
    Ölüler ateş diliyle, değil yaşayanların diliyle.
    Burada, zamansız an’ ın kesişme yeri
    İngiltere’ dir, başka yer değil. Hiç ve hep.

    II
    Yaşlı bir adamın yenindeki kül
    Yanan güllerden kalan külün tümüdür.
    Havada asılı kalan tozlar
    Öykünün bittiği yeri gösterir.
    Tozun solunmadığı yer bir evdi-
    Bir duvar, bir lambri ve fare.
    Umut ve umarsızlığın ölümü,
    … … … Bu, ölümüdür havanın.

    Taşkın ve kuraklık vardır
    Gözlerde ve ağızlarda,
    Ölü su ve ölü kum
    Birbiriyle aşık atmada.
    Kavrulup yarılmış toprak
    Şaşkın bakar hiçliğine cakanın,
    Güler ama neşesiz.
    … … … … Bu, ölümüdür toprağın.

    Suyla ateş yerini aldı
    Kentin, otlağın ve yoz otların.
    Su ile ateş alaya alır
    Kurbanı ki yadsımıştık.
    Su ile ateş çürütecektir
    Bozuk temelini, unuttuğumuz
    Mihrap ile koro yerinin.
    … … … Bu, ölümüdür suyla ateşin.

    O belirsiz saatte sabah olmadan
    … … … Upuzun gecenin sonuna doğru
    … … … Sonsuzun tekrarlanan sonunda
    Bir kara güvercin, dili titreyerek
    … … … Dalınca yuvaya dönüş ufkunun altına

    … … … Ölü yapraklar teneke gibi takırdarken
    Asfalt üzerinde, başka ses yokken hiç,
    … … … Dumanlar yükselen üç bölge arasında
    … … … Birine rastladım, yürüyordu, aylak ve ivecen,
    Sanki sürükleniyordu metal yapraklar gibi
    … … … Kentin tanyeli önünde, karşı koymadan.
    … … … Ve ben yeğlemişken başım önde yürümeyi,
    Bu, irdelemeyi gösterir ki onunla meydan okuruz
    … … … Alaca karanlıkta ilk rastlanan yabancıya,
    … … … Birden gözüme ilişti birkaç ölü öğretmen,
    Onları tanırdım, unutmuşum, şöyle böyle hatırladım,
    … … … Tek tek hepsini; derin yüz çizgileriyle
    … … … Tanıdık ve bileşik bir hayaletin gözleri,
    Hem içten, hem de kimliği belirsiz.
    … … … Onun’ çin ikili bir rol üstlenip seslendim
    … … … Ve duydum birisinin sesini: ‘ Ne! Sen burada ha? ’
    Olmadığımız halde. Ben gene aynıydım,
    … … … Ama kendimin bir başkası olduğunu bilerek¬
    … … … Ve o, yeni oluşan bir yüz; ancak sözler yetti
    Öncelik verdikleri tanınmayı zorunlu kılmaya.
    … … … Ve böylece, her günkü yelin önünde,
    … … … Çekişmeyecek kadar birbirine yabancı,
    Uyum içinde bu kesişme zamanında
    … … … Bir yerde buluşamamanın, ne önce, ne sonra,
    … … … Adımladık kaldırımları bir ölü yürüyüş koluyla.
    Dedim: ‘ Duyduğum şaşkınlığa düşmek kolaydır,
    … … … Ama kolaylık nedenidir şaşkınlığın. Onun’ çin konuş:
    … … … Kavramayabilir, hatırlamayabilirim.’
    Dedi: İstekli değilim tekrarlamaya
    … … … Düşüncelerimle kuramlarımı, unuttuğun.
    … … … Bir işe yaradı onlar: Bırak yarasınlar.
    Seninkiler de öyle, ve yakar, bağışlansınlar
    … … … Başkalarınca, nasıl yakarıyorsam sana bağışla diye
    … … … Kötüyü ve iyiyi. Son mevsimin meyvesi yendi
    Ve tam doyan hayvan tekmeleyecektir boş helkeyi
    … … … Çünkü bıldırın sözleri bıldırın dilindedir
    … … … Ve gel-yılın sözleri bir başka ses bekler.
    Ama yolculuk şimdi hiç engel çıkarmadığından
    … … … Ruhlara, yatıştırılmamış ve yabancı,
    … … … İki dünya arasında, birbirine çok benzer,
    Ve sözler bulurum, söylemeyi hiç düşünmediğim,
    … … … Caddelerde, bir daha gezinmeyi hiç düşünmediğim,
    … … … Uzak bir kıyıda bıraktığım zaman gövdemi.
    İlgimizi çeken konuşmadır ve konuşma bizi
    … … … Oymakların ağzını arıtmaya zorladığından
    … … … Ve aklı uzgörüye yönelttiğinden,
    Bırak açıklayayım yaşlılığa saklanan yetenekleri
    … … … Taçlandırmak için hayat boyu süren çabaları.
    … … … Önce, ölen duyuların soğukça sürtünmesi
    Kendinden geçmeksizin, hiçbir şey sözermeden
    … … … Gölge meyvenin acımsı tatsızlığından başka,
    … … … Gövde ve ruh başlarken birbirinden ayrılmaya.
    Sonra, bilinçli hadımlığı öfkenin
    … … … İnsanın aptallığına, ve yırtılışı
    … … … Kahkahanın, eğlenmeyi durduran şeye.
    Ve en son, tekrarlamanın burucu acısı
    … … … Ne yapmış ve ne olmuşsan; utancı
    … … … Sonradan açıklanan güdülerin, ve kavramak
    Ne varsa kötü yapılan, hem de başkalarının zararına,
    … … … Ki erdemlerin deneyimi sanırdın eskiden.
    … … … Evet, soytarının onaması yaralar ve onur lekelenir.
    Sabrı tükenen ruh günahtan günaha
    … … … İlerler, bağışlanmadıkça o arıtan ateşce,
    … … … Orada ölçülü davranmalısın, bir dansör gibi.
    Gün ağarıyordu. Çirkinleşen caddede
    … … … Ayrıldı benden, bir tür vedalaşmayla,
    … … … Ve gözden yitti borular öterken.

    III
    Üç durum vardır ki çok kez benzer görünürler
    Ama bambaşkadırlar, aynı çitte gelişseler de:
    Bağlılık kendine, şeylere ve kişilere; kopukluk
    Kendinden, şeylerden, kişilerden ve aralarında büyüyerek, kayıtsızlık,
    Ölüm nasıl benzerse hayata benzer öbürlerine,
    İki hayat arasında olarak – çiçeklenmeden, arasında
    Canlı ve ölü ısırganların. Anıların kullanımıdır bu:
    Kurtuluş için – aşkın azlığı değil de aşkın
    İstekten öte gelişmesi ve böylece kurtuluş
    Geçmişten de gelecekten de. Böylece bir vatan aşkı
    Kendi eylem ortamımıza bağlılık halinde başlar
    Ve sonunda o eylemi pek önemsiz bulur,
    Hiç de önemsiz değilken. Tarih kölelik olabilir,
    Tarih özgürlük olabilir. Şimdi yok oluyorlar, bak,
    Yüzler ve yerler, onları elbette seven benlikleriyle,
    Üne kavuşmak, yücelmek için, bir başka düzende.
    Günah gereklidir, ama
    Hepsi iyi olacak, ve
    Her türlü şey iyi olacak. Gene düşünürsem bu yeri,
    Ve insanları, çoğu övgüye değmez,
    Değil yakın hısımları ya da iyiliği,
    Ama kendine özgü bazı dâhileri,
    Hepsi etkilenmiş sıradan bir dâhiden,
    Bölündükleri bir çekişmede birleşmişler;
    Düşünürsem bir kralı gün batarken,
    Üç adamla nicelerini, darağacında,
    Ve bazılarını ki ölüp unutuldular
    Başka yerlerde, burada, ülke dışında,
    Ve birisini ki ölürken kör ve sessizdi,
    Ne diye övüp onurlandırmalıyız
    Bu ölü insanları ölenlerden daha çok?
    Çanları geçmişe doğru çalmak değildir bu,
    Ne de bir büyüdür
    Hayalini çağırmak için bir Gülün.
    Eski hizipleşmeleri canlandıramayız
    Eski politikaları yenileyemeyiz
    Ya da antik bir davulu izleyemeyiz.
    Bu insanlar, ve onlara karşı çıkanlar
    Ve onların karşı çıktıkları
    Onaylarlar sessizlik anayasasını
    Ve toplanırlar tek bir partide.
    Talihlilerden ne kaldıysa bizlere
    Biz almışızdır yenilenlerden
    Bırakmak zorunda olduklarını – bir simge:
    Bir simge, ölümde yetkinleştirilen.
    Ve hepsi iyi olacak, ve
    Her türlü şey iyi olacak
    Arıtılmasıyla güdülerin
    Bizim yakarma yerimizde.

    IV
    Dalışa geçen kumru havayı yarar
    Akkor halindeki dehşetin aleviyle,
    Ve o alevin dilleridir ilân eden
    Tek kurtuluşu günah ve yanlılıktan.
    Tek umut, yoksa, tek umutsuzluk

    … … … Ceset için odun seçmededir, seçmede-
    … … … Kurtarılmak için ateşten ateşle.

    Kim buldu öyleyse üzgüyü? Aşk.
    Aşk pek tanınmamış bir Ad’ dır
    O ellerin ardında, hep örüp durur
    Dayanılmaz alevden gömleği,
    Onu da insan gücü çıkaramaz.
    Biz yalnız yaşarız, ah ederiz işte
    Tüketilerek ya ateşle ya da ateşle.

    V
    Başlangıç dediğimiz çoğunlukla son’ dur
    Ve sona erdirmek başlangıç yapmaktır.
    Son, yola çıktığımız yerdir. Ve her cümlecik
    Ve cümle ki doğrudur (yani her sözcük yerindedir,
    Ötekileri tamamlamak için yerini alır,
    Sözcük, ne çekingen, ne de gösterişçi,
    Eskilerle yeniler arasında kolay bir ilişki,
    Halkın sözcüğü doğru, kabalaşmaksızın,
    Resmi sözcük kesin, fakat bilgiççe değil,
    Çiftlerin hepsi birlikte dans ederek)
    Her cümlecik ve her cümle bir son ve başlangıçtır,
    Her şiir bir yazıt. Ve herhangi bir eylem
    Bir adımdır idam kütüğüne, ateşe, denizin gırtlağına
    Ya da okunamayan bir taşa: ve bu, çıkış yerimizdir.
    Biz ölürüz ölenlerle:
    Bak, ayrılıyorlar, ve biz onlarla gidiyoruz.
    Biz doğarız ölülerle:
    Bak, dönüyorlar, ve bizi de getiriyorlar.
    Gülün zamanıyla porsukağacının zamanı
    Eşit sürelerdir. Tarihi olmayan halk
    Kurtarılamaz zamandan, çünkü tarih bir düzenidir
    Zamansız anların. Öyleyse, ışıklar zayıflarken
    Bir öğleden sonra kışın, sessiz bir tapınakta
    Tarih şimdidir ve İngiltere’ dir.

    … … Resmiyle bu Aşkın ve sesiyle bu Çağrının

    … … Geri kalmayacağız araştırmaktan
    Ve bütün araştırmalarımızın sonu
    Yola çıktığımız yere varmak
    Ve orayı ilk kez tanımak olacaktır.
    Bilinmeyenler içinde, hatırlanan kapı

    Ki toprağın sonu bıraktı bulunsun diye,
    Bir yerdir ki başlangıç idi;
    En uzun nehrin kaynağında,
    Sesi, gizlenmiş çavlanların
    Ve elma ağacındaki çocukların
    Bilinmez, çünkü aranmamıştır
    Ama duyulmuştur, yarı duyulmuş, denizin
    Durağanlığında iki dalga arası.
    Hemen şimdi, buraya, şimdi, hep
    Bütünüyle bir yalınlık hali
    (Her şeyden ucuza patlamayan)
    Ve hepsi iyi olacak ve
    Her türlü şey iyi olacak
    Alevin dilleri bükülünce
    Taçlanmış ateş yığınının içine
    Ve tek varlık olunca ateşle gül.

    Little Gidding Şiiri - Thomas Stearns Eliot Little Gidding Şiiri - Thomas Stearns Eliot şiiri Thomas Stearns Eliot şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Histeri Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Dört Kuartet Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Yolculuk Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Simeon’a Bir Şarkı Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Rum Tum Tugger Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Oyuk Adamlar Şiiri – Thomas Stearns Eliot

    Bunları da Okuyun

    Yer Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    O Ölmedi! Şiiri – Neyzen Tevfik

    29 Aralık 2021

    Cevap Bulma Sualim Bilmek Karın Doyurmaz Şiiri – Alper Gencer

    29 Aralık 2021

    Aşece Şiiri – Ali Yüce

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Cahit Sıtkı Tarancı

    Sayıklıyan Ağaç Şiiri – Cahit Sıtkı Tarancı

    Cahit Sıtkı Tarancı

    Güzü duymıyagörsün ağaç, Artık her günü bir işkence; Bir hayale d………………..

    Tomris Uyar İçin Bir Şiir Kurma Çalışması Şiiri – Turgut Uyar

    29 Aralık 2021

    Yüce Dağlar Ne Kararır Pusarsın Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Hoşça Tutun Öküzü Şiiri – Pir Sultan Abdal

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Beyit Şiiri – Neyzen Tevfik

    29 Aralık 2021

    Ne de Hoş Bu Tutsaklık Şiiri – James Joyce

    29 Aralık 2021

    Dertliden Dert Sorulur Mu Şiiri – Muhlis Akarsu

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Karacaoğlan şiirleri Agah şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Ruhsati şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.