Bizi yıldıran bir soğuk geliyor,
Bir yolculuk, böylesine uzun bir yolculuk için
Yılın en berbat vakti tam da:
Yollar çetin ve hava haşin,
Tam ortası kışın.’
Ve eriyen karda yatan,
Yükten yağrılanmış, ayakları yaralanmış, inatçı develer.
Yamaçlardaki kasırları, sıra sıra evleri
Ve şerbet sunan ipekli kızları
Aradığımız vakitler oldu.
Sonra ah çeken ve homurdanan ve firar eden,
İçkilerini ve kadınlarını arzulamış deveciler,
Ve sönen kamp ateşi ve barınak ihtiyacı,
Ve hasmane şehirler, dost olmayan kasabalar,
Ve pis köyler ve yüksek fiyat talepleri:
Bizi yıldıran zor bir vakit.
Sonunda, bölük pörçük uyuyarak,
Bütün gece yolculuk yapmayı yeğledik,
Kulaklarımızda şakıyan,
Bütün bunların çılgınlık olduğunu söyleyen seslerle.
Sonra ıslak, kar hattının altında, bitki kokan
Ilıman bir vadiye indik şafak vakti.
Akan bir dere ve karanlığı döven bir su değirmeni,
Alçalmış gökte üç ağaç,
Çayırda dört nala kalkmış yaşlı, beyaz bir at.
Sonra asma yaprakları kapı boyunduruğunu aşan bir hana vardık,
Açık bir kapıda gümüş parasına zar atıyordu altı el,
Ve ayaklar boş şarap tulumlarını tekmeliyorlardı.
Malumat yoktu fakat, devam ettik bu yüzden
Bir an daha er değil, geceye olduk vasıl
Bulduk yeri; memnuniyet vericiydi (diyebilirsiniz) bu.
Bütün bunlar uzun bir zaman önceydi, hatırlıyorum,
Ve yine yapardım, fakat kaydettim
Bunu kaydettim
Bunu:götürüldüğümüz bütün o yol
Doğum mu yoksa Ölüm mü içindi? Bir Doğum vardı,muhakkak,
Delilimiz vardı ve yoktu şüphemiz.Doğumu ve ölümü görmüştüm,
Fakat faklı olduklarını düşünmüştüm; bu Doğum
Zor ve acı can vermeydi bizim için, Ölüm gibi, ölümümüz gibi.
Döndük yerlerimize, bu Krallıklara,
Fakat huzur yok artık burada, eski Dünyada,
Tanrılarına bağlı yabancı bir halkla beraber.
Bir başka ölümden memnuniyet duyardım.
Çeviri: Osman TUĞLU