I.
madalyalar gibidir yüzleri
kısık gözlerinde
belli belirsiz bir ufuk çizgisi
burunları ters dönmüş
gemi pruvası sanki
ovuştururlar ellerinde boşluğu
bir batıktan çıkma gemi çanını
temizler gibi
ak damlı bir liman kahvesinde
mırıldanırlar gemi adlarını
yineleyerek
susarlar sonra
madalyaların dinginliğinde
kararlı ve sakindir yüzleri
batan bir geminin ardından
durulan deniz gibi
II.
öğle uykusundan uyanan çocuklara
maceralarını anlatırlar
– çocuklar bilirler aslında
biraz abarttıklarını –
deniz kabarır gözlerinde önce
alınlarında kara bulutlar toparlanır
hazineli korsan öykülerinden önce susku
ağızlarının kıyısında
bir kılıç izi gülümsemesi
mavi uzaklara albatroslar, yunuslar
ve beyaz bir balina eşlik eder
cebelitarıkta
bulutlardan gerili yelkenlerine
derin soluklarla rüzgar üflerler
ama sonuna doğru boğulur sesleri
derin bir suskuya gömülürler
uzakta yatan bir batık gibi
III.
uzak limanlardan anlatırken
deniz fenerlerininin
gecede başdöndüren ışığı
parlar gözlerinde
bir gülümsemeyi hatırlar gibi
– bilmem hangi limandan kalma –
bir genç kızın bakir gülümsemesi
bir gülümseme ki
köpüktendir dişleri
yanaklarında
uzak bir kumsalın sıcaklığı saklı
palmiyeler altında yatmış esmer
diri bir bedenin yalımı
tuz birikmiş kirpiklerinde yangın
ve onları beklemiş kadınları da vardır
rüzgar sesleri ile
yorgunlar şimdi
IV.
kıyı kahvelerinde görebilirsiniz onları
ege’ de, akdeniz’ de, karadeniz’ de
ve bütün kıyılarında okyanusların
madalyalar gibidir yüzleri
dingin ve kararlı
denize bakarlar öyle hüzünle
burunlarında ters dönmüş
bir gemi pruvası sanki
hemen suyun yanıbaşında
koca bir denizi yitirmişler
kıyılarda pet şişeleri, boş bidonlar
arasıra bir şişe gelir
beklenen bir mektup sanki
yosunlanmış bakışlarında hatıralar
hatıralar, hatıralar
ve hatıralarında
uzak denizler var
günbatımından sonra bulutları biriktirip
toparlanan fırtına var oralarda
karada ölecek bir denizcinin hüznü
eve dönerken yokuş başında
herhangi bir kıyı kasabasının