hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğum
çocukluğum yıkık kentlerde
ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti
okuma yazmayı öğrendiğim gazetelerdeki terör sayfaları
ve haliç tersanelerinde korsanlar
evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar
her sokağın başında anaların isyanı dururdu
ve günler kısa
ama geceler uzun olurdu
bir kurşun bir liraya
ve bir hayat bir kurşuna malolur
benim doğduğum yerlerde insanlar can evinden vurulurdu
sen sarayburnunun dimdik delikanlısı
yavuz zurhlısında deniz piyade eri
yetmişikiye dört çakı gibi asker
arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
ve giderken bıraktığı sevdiğini
döndüğünde bulamıyan
yakar mı bizi bu sevda?
bir aşk delikanlıyı bozar mı?
hadi kalk
eski günlerde olduğu gibi
karanlığa yine ışık yak
arka bahçedeki mahalle kavgalarında
kaşına sapan taşı geldiğinden beri
hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
can dostum ve kan dostum
ister kalbine gömdüğün sevdanın aşkın
ister Allahın aşkına kalk
bir ışık yak
bir kor küşür yüreğimize
savaşmak ne güzel bir şey uğrunda
ve yeniden
yeniden aşık olmak
unutmadık o günleri
sevdamız yüreğimizde gizli kalır
ve mahallemizin kızına aşık olmak ayıp sayılırdı
bir kıza aşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
ve dünya dedikleri şey yalandı
paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık
tesbihi çekmek ve silahı saklamaktı
yazık
gün geldi nasıl da azaldık
sonra üç kuruşa satılan arkadaşlıklar ve ucuz aşklar
artık bizim işimiz değildi
ah sarayburnunun dik ve yitik delikanlısı
ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
ne de geleceğe satılan aşklar
gidiyorsun belki
sana kal diyemem giderken
sevmek kadar ölmek de kader
ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
ve sen ölsen bile bir gün
namın yürüsün…
Bunları da Okuyun
Namın Yürüsün Şiiri – Uğur Arslan
By Uğur Arslan