Yaşarken ne çok durdurdunuz hayatı. Karıştınız
çiçeklerin solgunluğu olduğunuz daha çok. Varlığınız
yeni doğan bebeklerin kocaman şaşkınlığı.
Bir şakayla çelişmek iyi ve yalan olmak
bir roman kahramanı kadar. Unutuldu
durmadan sıkılmanın bir dil olduğu
anlatılanların ufuk çizgisi, turaç sökünü…
Kemirilmiş tenin sonsuz sıcaklığı da.
Sizin saatiniz durduruldu.
Oysa unutkanlıktı korktuğunuz kelime
Dişlerinizi kırarcasına ısırdığınız gül
kucağınızda çoğalıp duran anlam tortusu,
bozuk cümlelerde yanlış ihtilâl
bir kamanın çırılçıplak öfkesi,
ölümün keskin tadı.
Uzakta, bekleten umut; ağzımızdaki katran
ve sonra ekonomi, hırsız, oynak ve tıkırında.
Herkes bir yangın gibi kendine dönebilir aslında
Kimi düşünseniz solmuştur kan kaybından
Bunu bilenleriniz çatladı sevişmekten.
Bir kırık eli anlatmak olanaksız bir başkasına
Kimleri sevdiysem usulca ayrıldılar; bense
kendimi bıraktım her gelişimde… Gurbetlerden
siyah-beyaz İstanbul hatırası.
Aklımızda bir akarsuyu sevindiren kum
sonsuz değişim, bir filin bilgeliği
dedirten coğrafya, boşluğumda çalkalanan bir deniz.
Dize, Haziran 2001