Asitle parlatıyoruz hayatı, ölümün hızıyla
Yaralarımıza çakılan buzla besleniyoruz
Nerede yenilirsek orada şımarık bir ayrılık
Kalbimiz, artık durmalı aşkların dargın yüzünde
Kar gelecek, kimse kimseyi beklemesin, yollar kırgın
Usulca gökyüzüne kapandı her pencere.
Tırmanıp duruyoruz içimizdeki dağa
Orada mahşerin ilk atlısı besleniyor kötülükten
Gövdeden bir avuç kan düşer gibi toprağa.
Üstüm açık, babam saatini durdurdu
Kapı önlerinden toplayıp parçalarımı gittim
Artık hiçbir şeyim yok kendime uzak olmaktan başka
Ellerimde yalnızlığa bir gece, sapı kırık bir çiçek
Yaralı bir kelime ve paslı bir giyotin bıçağı.
Gözlerimi bağlayıp çıkıyorum sokağa
Korkular bir yasa gibi düşüyor gırtlağıma
Gülünden sıkılan diken artık uzakta
Dolaştırıyorum yırtık yerlerimi
İnsan yüzleri öylesine belirsiz ve ürkütücü
Kime baksam kendine kaçak, gülüşüne yabancı
Her sokağın ucunda iktidar ve intihar.
Kar gelecek. Oturdum bir kediyle söyleştim
Derindi ruhum, kenti oldukça öteledi
Birimiz hep karanlıkta, kanın kıvraklığında
Artık ateşle söndürün suyu
Ses taşıyan kuşları da öldürün.
Sürsün bu belirsizlik, azaltın birbirinizi
Ölü geceler saklayın yatak odalarında
Altımız gökyüzü, bitimsiz yalan
İkimiz, iki cehennem, sonsuz cinayet, bir darağacı.
E, Nisan 2000