Gelip kuşattığında alnını kırk yılın kışı,
Ve güzelliğinin meydanında derin siperler kazdığında,
Gençliğinin göz alıcı kibirli giyim kuşamı,
Dönüşür değersiz eski püskü paçavraya.
Derken sorulduğunda sana güzelliğin nerde diye,
O diri günlerinin definesi nerde bulunur,
Dersen ki derine çökmüş gözlerimde,
Bu yanıt, ezici bir utanç ve müsrif bir övünme olur.
Oysa ne çok övünme hak ederdi güzelliğin,
Eğer şöyle deseydin: “Bu benim güzel yavrum
Mazur gösterecek beni, toplandığında yekunum”.
Çocuğunda sürdüğünü gösterebilseydin keşke güzelliğinin!
Çocuğun daha körpeciktir sen yaşlanırken,
Ve duy kanının ısındığını üşüyorken sen.
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy