sen miydin o kaldırımlara devrilen ansızın
yoksa yeryüzü mü doğrulmuştu yerinden
o şiir dendi mi duran akan sular
– ki tanrı esirgesin beterinden –
şimdi hangi beton bozkırana sızar
şiir o belli belirsiz tadı rencide bir sakızın
sen miydin o kelli felli sıkıntılarda
sen miydin o sinema kapılarında
yetişemediği yarınlara yas tutan
lepiska sırmalar içinde pas tutan
sirkeci yahut austerlitz garı’nda
ve maatteessüf ömrümün baharında
elim bir demokrasi kazasına kurban giderek
cümlemizi tarifsiz ıstıraplara garkeden
suadiyeli sarışın suskun ayten
senin babanın oğlu muydu ki sen
bir eylül ikindisi keşişlemeden
esercesine dalıp ‘aç kurt barı’na madame Lizard’ın
galiba canına okumuştun pazarın