kısaydı kalem
ömrü yetmedi
uzamaya
kaybolmuş
tılsımlı
aceleci bir gezginin
kurulmuş kumsaatiydi
ağlamaya
adını soruyorlar
adını söylemiyor
hırçın bir yağmurum ben
harflerim yetmez
akrostiş ya da
kartvizit
yapmaya
şiir bir sezdirmedir diyor
lamsız an’lar için
imgeler yalan söyler
yalanı şiir eyler imgeler
dokunduğun yerlerde
izsiz ıssız sesler kalıyor
adsız ama
elmacık kemikleri belirgin
mısralar başlıyor
saçlarının kaldığı yerden
konuşmaya
adını soruyorlar
adını söylemiyor
biraz da susmaktır diyor
şiirimi okumak
usta işi bir tabloya
yeniden yeniden
yeniden bakmak
van gogh’un kulağıyla duymak
tanrısal seslerini hayatın
pazar günkü bir sokaktır
cismim
vesaitin yetmez
yeryüzümü
adımlamaya
adını soruyorlar
adını söylemiyor
efsunlu kaldırımlar boyu
açık açık susabilen
sınırsız şehirsiz
uzadıkça vatansız
çoğaldıkça isimsiz
yurttaşlarım yaşar
dünyanın on bir yanında
yalnızlaştıkça
adını soruyorlar
susun diyor şiirim
yeri yurdu sahibi olmayan
haymatlos bir piç
bir gölgenin yorgunluğuyum ben
yazılması unutulmuş günahlar için bir fihrist
bin yıl sonrası için bir ajanda
anlatmaktan sıkılmış
bir meddahım ben
otopsisiz gömülmüş!