1.bunca yıl sadece vardım bu evrende
hiçbirşey -ama hiçbirşey yetmiyordu bana
bir bela gibi biliyordum yetmediğini
tutup kendimi bu istanbullara attım-
oysa bu yoğun uğultuda bu istanbullarda yine sen
örneğin bir adam bir şarkıya dursa
bütün ankarayı toplayıp geliyorsun
bir mevlaymış gibi geliyorsun üstelik
ben sevmesemde yaşayacaksınişin güzeli
-seni dövüne dövüne sevdiğim mutlak-
her dönemeçte karşıma çıkacaksın sanki
sanki sen istanbulsun.
ama sen istanbul olmuşsun da ne olmuş
bu ben değilmiyim trenlerde, sokaklarda taşıdığım
değişen bir şey yok
hep aynı sığıntılık duyusu-hep aynı yoksulluk
makbulenin çocukları
ne var ki hiç bu kadar yakından bakmamışım insana
şöyle bir -yürekten güldüklerini görsem yok mu
mutlu olmam için yetecek herşey
ben yetecek diyorum-bir düşün
bu aydınlığa ulaştım demektir.
şimdi bir ev -denize bakan bir bahçe
şimdi ikide bir yaşımı sormuyor mu
eğilip hançer çiziklerine suratımın
sarmısak ve kudüs kokan ağzıyla bu orospu
kişi öyle kolay yıkılmıyor anlıyorum
bir büyük sabah dokuyorlar karanlıklarda
bu umudu çarşı pazar satabilirim artık.
2.İstanbulu soruyorlar mardiros kazasyana-
bir karo üçlüsü bulsa mardiros
blum diyecek
İstanbul mu diyor
Yoktu ki olsun-
ama insan var
mücevherat gibi
limanda, tersanede, kavgada görürsün
sana ışıklar koparıp getirir yeraltından
kendi ölüsünü bile kendi getirir
bir çocuk gibi güler istasyonlarda
bir keski gibi güler yalnızlığı
bu yıkımlar pek koymaz adama
istanbulu sormasan ya
çare yok soracaksın
bu kan tükürmek istediğim haliç demişsin
bu evrenlere yuf çekmiş bir zehir zıkkım sevda
bu geçmişi kandilli beyoğlu cumaları demişsin
yani sen istanbul demiş yıkılmışsın
İstanbul sana yıkılmış.