(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir;
sesi ses, sessizliği sensizlik bilir…)
Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut!
Çok ağrımış kendinin, siyah
ve ayaz kendinin.
Hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver…
Bak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,
teknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Bir gül ver söküldüğüm günler için
-ve önce kendinin ellerinden tut.-
Kendimin ellerinden tutunca,
içimden nehirler gibi akmak geliyor;
yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.
Geberesiye içip salaş meyhanelerde,
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor…
Tutunca kendimin ellerinden,
pusulasız gemilerde yatmak;
yaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kıpırtısız susmak geliyor…
Sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,
ömrümün içinden akmak geliyor…
(Sessizlik sensizliği ezbere bilir;
sensizlik her şeyi bilir…)
Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut;
sonra bana aşkı öğretmeyen kendimin
ellerinden…
Bak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,
günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Avuttuğum düşler için bana bir gül.
Bir
gül
pusulasız gemiler, sökülmüş günler için…
(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım;
sen kendinin ellerinden tut
ve kendine benim için bir gül ver.)
Kendine
bir
gül(ü) ver