“bil, bul, ol.” hacı bayram-ı veli
bütün değişen şeyler arasında seni sevmek kadar sabitim
darın çığılığını duydum ferman yürüdü üstüme
boynuna doyamayıp dudaklarımı yaktım
ateşimi gösterdim “yok bir şeyin! ” dediler
sana inanmayan gitsin karın yağışına inansın
gayrılık namerdinse ayrılık merde düşer
neye inanıyorsan onu sürekli sevmenden
yarimiz müşterekse derdimiz terde pişer
eksiğin varsa söyle sana bir koli yapıp göndereceğim
yoğun bir sonsuzluğu kuşanıyorsun hücrelerimle
al varımı doğra yokluğum sende pişsin
sana bir seccadeyle kendilerini affettirmeye geliyorlar
henüz onlar varmadan sen kendini affet gitsin
gel açlığınla otur bu sofra derde toktur
isyan damarı olmayanın
teslimiyete kalbi yoktur!
kaderin cilvesisin ihtiyaca muhtaç edensin beni
itirazım olamaz yarini ver yarlığıma
anlaşmasak da olur bu efkar bize kafi
şuraya yazıyorum avucunun darlığına emeğinin narlığına
her şey büyük bir sofra halinde ilerliyor sevgilim
aslanın sofrası da bir, insanın sofrası da…
bir aldanmışlığım var onu da sana aldanıyorum
sakilerin söndürsün yangınımı karlığına
sabrın atından inen vakte menzil dilenir
dinleyene konuşursun dinlersin konuşanı
alnı toprağa değen yeryüzünden silinir
affeden affeder de affolan affolmaz mı!